bak!
yazılmış ama kayıt altına alınmamış satırlar bunlar
kuzgun mezar taşıma konmuş
hırsını alamamış ölüm
gömdükten sonra beni yerin altına
çıkarım diye belki
başımda nöbete durmuş
kalkmayayım diye yattığım yerden
üzerime dokuz tahta konmuş
yetmemiş gibi onca toprak
bir de mermerden taş
yaksaydınız keşke
fazla bu kadar uğraş
kim istememiş beni
kim korkmuş
geri döneceğimden
gittiğim yer
bu kadar güzelken…
bak!
Görmek istemediğin ben
Sildim makyajımı
Kostümümü çıkardım
Arka kapısından çıkıp
terk ettim sahneyi
alkış sesi mirasım
sende kalsın
altı metrekarelik odam
zaten değildi benim
o odada ölen
ikinci kişiyim…
bak!
Kızıla dönüyor gökyüzünün rengi
Gün batıyor içime
Batıklarım çıkmıyor
Gün yüzüne
Yüzüne sövüyorum hayatın
Bir kuzgun gönderiyor
Mezar taşıma
Bu ciddiye alınmamalar
Ağrıma gidiyor…
Bak!
Gecenin biri
Sen olsaydın diye kurulan hayallerin binincisi
Dolup boşalan kadehleri
Fırlatıp duvara kırdığım
Cam kırıklarıyla dolu odamın her yeri
Aklından geçeni bilmiyor olmakla lanetlendim
Bu belirsizlik yüzünden
Ne olur yak bedenimi
Zahmet olmasın
Dokuz tahta
Onca toprak
Bir de mermerden taş
Sormasınlar
Nasıl bilirizi
Kimse bilmiyor çünkü
Zan altında kalmasınlar
Bak!
Kırlangıçlar uçuyor şu an
Keskin bir fren sesi bölüyor gecenin sessizliğini
Son bahar vurmuş dallarına
Bir çınar soyunuyor çırıl çıplak
Bak!
Balıkçı üşüyor
Balık aç!
Oltanın ucundaki yeme muhtaç
Bak!
Kaçırma gözlerini
İstanbul değilim ama
Benim de surlarım yıkılırken
Çaresizliğimi gör
Kimse bilmiyor
Senden başka…
Bak!
Havalanıyor kuzgun
Kanatlarının arasında yaşanmamışlıklar
Yorgun onca yıl
Böyle yaşamaktan
Nasıl yorgunsun
Beni taşımaktan
Ne vazgeçebiliyorsun
Ne benle yaşıyor
Ne yapsan nereye gitsen
O kuzgun gibi
Lanetin ben oldum
Seni en mutlu edenle
En çok canını yakan…