Topallar ve pis kokan cesetler.

Onu kandırdılar, lunaparka götürdüler.

Günahın ödülü bu dediler.

Yalan söylediler, çocukluğunu çaldılar.

Korku içinde beden, zincirlenmiş uzuvlar.

Umutlar ve dualar. 

Ana ağlar.

Babanın saçları beyazlar.

Kurtarılmak üzere atılır çığlıklar.

Gözler kapanıp açılınca geçecek sanılır yaşanılanlar.

Kullanılıp geri gönderilmiş bedenler.

Nefret ve öfkeyle sorulur:

Kaç paraya sattınız ulan pislikler!


“Uyumayın!

Güneşe kucak açın.”


Geçip gider mi gönül yolundan otomobiller?

Hor görülür sevenler.

Örselenmiş yüreklerde yaralı güvercinler.

Geceyi çığıran bir ses, ölüler.

Mavi bir bulutun üstünde uyuyan küçük çocuklar.

Güneşi kucakladı aydınlık yolcular.

Elden ayaktan düştü böylece yıldızlar.

Sessizliği unutulmuş geceler.

Arkadaşlıklar, zamanla nice kırılmalar.

Acılar ve farklılığı erteleyen telefonlar.

Vagonlar boş, inat ediyor kalkmamaya trenler.

Haydi insancıklar!

Kuşlar beni bekler.