Yönetmen Jan Ole Gerster’in ilk uzun metrajlı Eyvah (Oh Boy, 2012) filminden sonra yeni filmi Lara (2019), hikâyesini karakterinin etrafında şekillendiren ve zenginleştiren bir film olmasıyla dikkat çekiyor.


Eyvah filminde Nico Fischer isimli karakterin geçirdiği bir güne odaklanan Jan Ole Gerster, yeni filmiyle de Lara’nın (Corinna Harfouch) bir gününü ekrana taşıyor. O günün Lara’nın altmışıncı doğum günü olması, hikâyeyi daha anlamlı kılıyor. Oğlu Victor (Tom Schilling) ile uzun zaman önce mahvolmuş ilişkisinin dışında, Lara’nın annesinden eski eşine kadar bütün çevresine yayılmış sorunlu ilişkileri; bizi ondan bir nebze olsun uzaklaşmaya iterken filmin katmanlı yapısı izleyiciyi Lara’nın iç dünyasına sürüklüyor.


Filmin ilk sahnesi Lara’nın sabahın ilk ışıklarıyla pencereden intihar etmeye yeltenmesiyle açılıyor. Bu başlangıç bizi daha en baştan hayattan vazgeçmeye hazırlanan bir karaktere götürüyor. Onun bu hamlesi o günün doğum günü olmasını bir şova dönüştürme niyeti belki de. Ya da etrafındaki insanların tahammül edemediği kendisine, artık daha fazla katlanamamanın bir dışa vurumu oluyor.


Lara’nın ne olursa olsun hayattan vazgeçmek gibi bir niyeti yok aslında. İçinde bulunduğu durumu çoktan kanıksamış. İnsanların ona karşı olan nefretinin veya bozulmuş aile ilişkilerinin onun için bir önemi yok. Lara, yalnızca kendisini önemsiyor. Hayatı boyunca en iyi olma hırsıyla ördüğü duvarın içinde bir başına kalması; onu toplumdan uzak, sınırların dışına çıkarıyor.


Lara’nın geçirdiği sadece bir günden onun hakkında oluşan çıkarımlar, geçmişini bilmediğimiz bir karakterin ne kadar derinlikli kurulduğunu gösteriyor. Kırmızı paltosunun içinde gün boyunca takip ettiğimiz bu kadının, duygulardan yoksun oluşu ve insanlarla olan ilişkisinde kibri eksik etmeyen yapısına benzersiz mimikleri de eklenince ortaya temeli sağlam bir karakter çıkıyor.


O günü özel kılan başka bir şey de oğlu Victor’un akşam kendi bestesini çalacağı ilk konserini verecek olması. Bunun Lara üzerinde baskı yarattığını görmek ona hep yetersiz gelen oğlunun, Lara’nın mükemmeliyetçi yapısıyla çatıştığını gösteriyor. Lara’nın önceden piyano çaldığını ama çok hırslı olduğunu ve en iyisi olamayacağını anladıktan sonra da müziği bıraktığını öğrendiğimizde onun bu obsesif yapısı; ailesi ve oğlu üzerinde ne gibi problemler yarattığının ipucunu veriyor.


O günün akşamında Lara, oğlu Victor’un konserinin ikinci yarısında oğlunun, çok iyi olmadığını düşündüğü bestesine katlanamayıp salonu terk ettikten sonra insanların konseri övgüyle karşıladıklarını görmesi onu şaşkına çeviriyor. Kendi hayallerinin uzun zaman önce kıyısına çıkmış olan Lara'nın, oğlunun o hayali gerçekleştirdiğini görmesi daha önce yaşadığı hayal kırıklığının gün yüzüne çıkmasına sebep olurken, bu durum onun yeniden hırsla dolmasına yol açıyor.

Lara’nın kontrolcü ve mükemmeliyetçi yapısından dolayı oğluyla dağılmış olan ilişkisini toparlamasının mümkün olmayacağını anlaması, onun artık son yıkımı oluyor.


Çevresindeki insanların sınırlarını çoktan aşmış, artık birilerinin ona bir şeyler anlatmaktan vazgeçmiş olduğu Lara, bununla yüzleşmeye her ne kadar dirense de kendi doğruları içinde her an boğulmaya hazır hale geliyor. Ne hayattan vazgeçecek kadar kararlı ne de yaşama ayak uyduracak kadar uyumlu olmayan Lara, hayatının son anına kadar zihninde tasarladığı intiharını gerçekleştiremeden ve hayata olan tavrını son nefesine değin koruyarak varlığına devam edecek bir karakter.