Sadece sana verilen bu listeye uy.


Annem her gece bana aynı şeyi söylerdi. Uyumadan önce de uyandıktan sonra da evden dışarı çıktığım zaman da yürürken de sanki bu kuralın dışına bir gün çıkacağım diye ödü kopardı. Listedeki kuralları biliyordum. Haberim olduğu vakit annem bunu o kadar tekrarlıyordu ki doğrunun bu olduğuna inanmıştım bir zaman sonra. Çünkü o zamanlar bilinçsizdim ve tekrarlanan cümleleri doğru kabul edebilirdim.


Güneş hiç doğmuyor bugünlerde yahut perdelerimi çektim. Belki de tenezzül edip kaldırmadım başımı, belki de hiçbiri. Bilmiyorum güneşi, gösterin parmaklarınızla, o vakit bilirim, bildiğim gün alıştığım karanlığı bırakmak zorunda kalırım. Belki de o gün sadece ölmüşümdür güneşi bilmeden.


Benim ürkekliğim hep bu yüzdendir, bu yüzdendir başımı öne eğip gitmelerim. Bir boşluğu tasavvur ediyorum, bir boşluktan başlıyorum yaşamaya, bir boşluğu ben büyütüyorum, bir boşluk ben oluyorum birden. İnsan, bir şeye isim koymadı mı ne fena! Ruhumda şu zamanlar sanki bir tahribat bir zorlama meydana geliyor, bunu hissediyordum. Fakat sebebini anlamıyordum. Sadece tek bildiğim listeye uy demekti.


Sabah vakitleriydi. Cadde tıka basa insan doluydu. Kulaklık kulağımda aşina olduğum o müzik dolduruyordu kulağımı. Hafif bir rüzgar esiyor, saçlarımı yüzüme çarpıyor, yanımdan geçen insanlar arada omzuna çarpıyor, ben ise bunu umursamıyordum. Yorulana kadar yürüdüm, dizlerim ne zaman ağrımaya başlasa bir tane sahilin kenarına oturdum. İnsanları izledim. Bu benim en sevdiğim aktiviteydi. Balık tutan saçlarına ak düşmüş yaşlı adamı izledim bir süre. Oltayı hafif hafif çekişini, işine kendini verişini seyrettim bir süre. Koşarak yanımdan geçen bir çifte denk geldim. Sokak satıcıları, konuşarak geçen arkadaş grubu ve piknik yapan aileler... Kendimi bir yere koymak istedim. Bunu istedim mi bilmiyorum. Sadece istemem gerektiğini biliyorum. Bir yere ait olmak zorundaydım. Oysaki bir yere ait değildim, annem bunu seziyordu. Belki de en çok bu yüzden korkuyordu. Aynı olmayacağım için. Derin bir nefes aldım, denizi seyrettim bir süre. Kuşların gökyüzünde süzülmesini... Onlar gibi değildim, olmak da istemiyordum.


Listeye uy.


Buruk bir tebessümü ağırladım dudağımda. Doğ, oku, büyü, bir iş kur, sonra evlen, çalış, çalış ve sonra öl. Liste tam anlamıyla buydu. Ben ise şu an okuyordum. Bazen bütün bunların insanları oyalamak için oluşturulan materyaller olduğunu düşündüm. Ben diyelim ki şu an kendim bir şeyler üretebilirdim ama matematik bunun önündeydi. Belki bir başkası resim çizmek ve kendini buna adamak istiyordu. Ama matematik bunun önündeydi. Belki de biri herhangi bir sanatla ilgilenmek istiyordu. Ama matematik bunun da önündeydi. Psikolojik terimleri öğrenebilecekken şu an sadece matematik öğreniyordum. Ülkenin gündemini takip etmek yerine de sadece matematik öğreniyordum. Belki yemekler yaparak mutlu oluyordum ama ders çalışmak zorundaydım. Belki de kıyafetler tasarlayarak mutlu oluyordum ama matematik yapmak zorundayım. Bu sistemin yatırım yaptığı şey insan hayatı. Ve ben göz göre göre isteklerimi, hayallerimi bırakıyordum. Listeye uymak için...


Listeye uy.


Özgür bir ruhu zincirlemeye çalışmak beyhude bir çabadır. Sadece daha iyi bir yere çevirmemek için bulunduğumuz yeri bize al bunlarla oyalan dendiğini hissediyordum, alanımızda en iyisi olmak yerine alanımızla ilgili olmayan şeylerle kafamızı ağrıtmak olarak görüyordum bütün bunları.


Listeye uy.