Bazen kendimi Frankeistein'a benzettiğim oluyor. Oradan buradan toplanmış üslubum, biraz "Bugün ne giyeceğim?" aptallığından kaçış-"İnsan giyinmeyi bilmeli." bilgiliğinin tezatlığı, "ölü mü diri mi?" belirsizliği ve bir tutam sevgi. Çocukluğunu yaşamadan bir anda adam doğan bir çocuk. Ve peşinde öfkeli, tırpanlı, meşaleli bir kalabalık. Ya da yazıların, yazanların kanını emiyorumdur Dracula gibi. Ama yine bir tutam sevgi ve sonuç yine o öfkeli, tırpanlı, meşaleli kalabalık.
Benim hakkımda ne biliyorlar ki beni tanımıyorlar. Tüm o iyi-kötü önyargılar yeterince gerçek mi? Ben kendimde bile sorunun ne olduğunu bilmiyorken tanıyı koymuşsunuz çoktan. Keşke ellerindeki tırpanlarla olmayan beynimi dağıtmaya çalışsalar, meşalelerle yanmayan kalbimi tutuştursalar da rahatlasalar.
Bazen keşke çok uzak ve bilmediğim bir yerden bir yabancı gelse de, hiç adını bile sormadan, bana hiç duymadığım hikayeler anlatmaya başlasa. Hangi cadı hangi prensi kurbağa yapmış, uzaylılar kimi kaçırmış ya da ne bileyim hiç konuşan kedi görmüş mü? Biz varken mi susuyorlarmış. Bana hem ne kadar benzediğimizi hem de ne kadar birbirimizden farklı olduğumuzdan bahsetse. Sadece bu hafta yaptığı bir yemeğin tarifini söylese. Bilsem bile dinlerdim. Yabancılar bazen iyidir. Bir de sizi tanıyorlarsa...
- ...Lord Dracestein. Siz her gece ne ile uğraşıyorsunuz?
- Düşünürüm.
- Neyi?
- Her şeyi. Hiçbir şey olmasa bile düşünmeyi.
- Ben de hayal etmeyi severim...
Hayallerin ve dertlerin küçüğü büyüğü olmaz. Benim bir zamanlar en büyük hayalim o lokal sinemada çalışmaktı. En büyük derdim "ya bugün papatya çayımı içemezsem."di. Ben bir dünya yarattım benim dünyamda küçük büyüktü. Bazen insanları değiştirebilmeyi diledim. Dünya daha iyi bir yer olsun istedim. Ama insanlar değişmek istemiyorlar. Öyle olsun. Ben hâlâ kitapların kaldığım yerlerini kıvırıyorum. Bence yakışıklı kılıyor bu onları. Onlar beni anlıyor.
Unutmamalı sevmek lazım ilk günkü gibi. Gerekirse nefret bile sevilmeli. Ortalaması olmalı hatta insan sevişirken nefretle çığlıklarının. Yarı yaşayan yarı ölü olmak bunu gerektirir.