Görme engelli genç bir yazar, son romanı için imza gününe katılmak üzere New York'a gelir. Otelin asansörünü beklerken, genç bir rahibeyle karşılaşır ve kısacık bir tanışma gerçekleşir. Bize de nahif ve sessiz bir aşkın başlamasını seyretmek kalır. :)
***
Yazarın filmin başlangıcında yazdığı ve çok hoşuma giden satırları Türkçe'ye çevirmeye çalışınca şu cümleler dökülüveriyor:
“Eğer evlilik diye bir şey varsa bu, törenden/düğünden çok önce gerçekleşir: bir takside, havaalanına giderken, soğuk bir yatak odası sabah güneşiyle çalkalanırken... Bir aşık diğerini izler ve o an kendini ilk kez görür. Yağmurda yan yana duran iki yabancı... Görünürde otobüs yok...Bir arkadaşın doğum günü yemeği...Bekar bir gece ve sen mahvolmak anlamına gelse bile her şeyini vermeye hazırsın.
Aşk bir kitap ayracı gibidir. Öncesi ve sonrası ile bizi ayırır ve her zaman sözsüzdür. Aşk, hayat gibidir ama önce başlar ve sonra devam eder. Ve biz de ortada bir yerde gider ve geliriz.”
***
İyi seyirler.
N.T. 🌼