İnciler gözyaşlarından yetişirmiş kadınların

Bahar günü doğarlarmış kadınlar, yağmurlar zamanında

Soğuk güz günlerine ulaşmak için bahçelerinde gül koklayan o kadınlar

Kızıl çizmeleriyle dağlar aşar

Köprülerden geçerken çığlıklar atarlarmış

Ağaçlarla konuşurlarmış tan vakti

Yılgınlık sabahlarıyla savaşır

Kavgalarından insanlar doğururmuş kadınlar

Yalnız ölülerin şiirlerini okurlarmış

Düşleyen, duygular yaratan

Mucizelerle yaşayan ölülerin

Omuzlarında çiçekli elbiseleri bellerine uzanırmış

Başlarında tülbentleri, rüzgarları okşarmış

Elleri toprak kokar

O kınalı ellerinde yıldızlarla dolaşırmış kadınlar

Göklerinden toplarlarmış yıldızları evlatlarının

Hazin dolu akşamları şarap içer

Yangınlar çıkarırlarmış geceleri

Gece yangınlarında bağıran insanlarla, çelişmez naralar atarlarmış

Bilmezlermiş ateşleri

Bilmezlermiş ölüm nedir

Soğuklardan korkarmış kadınlar ama

Bir güz gününü görebilmek için

Ölüm patikalarını aşarlarmış

Kar yağan bir kuşluk vaktine duydukları hasretle

Düşler kurarlarmış her gece

Katillerine aşıkmış kadınlar

Göğüsleri mühürlüymüş

Bekâretleriyle dikerlermiş kefenlerini

Gülerlermiş kadınlar kurban edilirken cellatlarına

Bilmezlermiş yaşam nedir

Hasret kızılmış damarlarından akan

Düşler kızılmış

Tanrının bahçelerinde gül koklayacak kadınlar

Zemheride can verirlermiş karların üstünde

Yanaklarından süzülüp denize akarmış inciler...