Nesneler ve Besteler

“Lucretius; tüm bestelerde duyduğum, tüm nesnelerde çarptığım, gizillik.”

Sözcüklere gereksinim duymadan nesnelerin üzerine, nesnelerle düşünen Sartre mı yoksa insan çift yüzlü, nesneler çift olur diyen Lucretius mu; bir nesnenin isimsizliğine, riyakarlığa ve an-ıların geçmişten taşıyıcılık göreviyle cansız bir varlıktan canlı bir varlığa dönüşmesine bir isim koyabilirdi? Ama Dalla bunu, "Caruso" ile yapıp bir pervane ve bir lambanın bükülen ışığıyla nesnenin canlılığına ve bir başkası olabildiğin yerle de çift yüzlü bir insana bir ad koydu. Bazı besteler ölümsüzdür, bazı besteciler ise armağan. Kulaklarımıza ve ruhumuza bu besteyi kazandıran Dalla; fikrimce en az Sartre ve Lucretius kadar ölümsüzdür, aynı kavramları sorgulamanın karşı koyulaşmazlığında. Aynı şey için aynı zamanda yaşamış, yazmış, düşünmüş ve üretmiş olmasalar da benim zihnimin kıvrımlarında ve bazı nesnelerde bu şekilde var olacaklar.