Kırgınlığım, bir eğlence parkının en ücra köşesinde tamiri ihmal edilmiş oyuncak gibi zamanın etrafından akıp gidişini izliyor. O cafcaflı rağbet gören aletlerin ziyaretçilerinden farkın ne olduğunu anlamaya odaklanmış. Kimileri onlara da hor davranıyor. Kırıyor, döküyor, parçalarını koparıyor ama yine de hiçbiri tamamen terk edilmiş değil. Atlı karıncanın göz kamaştıran o ışıkları, çarpışan arabanın alanında çalan o coşkulu şarkı, dönme dolabın ahenkle süzülen o koca gövdesi.

Her biri kendi alımlılığını sergileme derdinde. Her biri kendi tarihini yazıyor. Kimse samimiyetsiz görünmüyor. Onları sevenler yanlarına uğruyor, sevmeyenler uzaktan seyredalıyor. Hiçbiri ne tamamen riyakar bir sevgiyle bezenmiş ne de samimi bir ihanetle başbaşa.