- Bazen kabuğu kendin soyman gerekir. Yaranın iyileşmesini beklemek her zaman daha acısız ve iz bırakmayan çözüm olmayabilir.

- Bir de kabuk bağlayamayan yaralar var tabi acılı ve hep iz bırakmaya mahkum.

- Ah ah… Neyse çay demledim, gel de içelim. Bu donuk cansız ruhumuza bir yudum sıcaklık belki iyi gelir.

- Artık çayın da bir faydası kalmadı diyorlar hatta kansızlık yapıp iyice üşütüyormuş insanı o yüzden belki de artık tek yapmamız gereken çay içip dudaklarımızın morarmasını beklemek.

- Haklı olabilirsin Angela. Galiba geriye yapabileceğimiz tek bu kaldı bu sefil hayatta.

- Geçenlerde Mr. Stanford'u gördüm köprünün üstünde sırtında üstünden hiç çıkaramadığı paltosu vardı. Ne yaptığını pek anlayamadım ama önce paltosunu çıkardı. Tahmin ettiğimiz gibi paltosunun altında hiçbir şey yoktu. Uzun uzun akan nehre baktı. Korktum çünkü galiba artık Mr. Stanford'u anlamaya başladım.

- Ben uzun zamandır Mr. Standford’u görmüyorum. Akademiden ayrıldığını sanıyordum hatta. Son gördüğümde ek binaya geçiş koridorunda purosunu içiyordu. O zaman bile bi hayli durgundu tıpkı nehir gibi. Gözümü bir süre alamadım ondan. O halinde bir şey var, sanki bir karadelik gibi. İçine çekiyor.

- Magnus ben artık yapamıyorum. Mr. Stanford'un bizi kabul etmemesi bizim babamız olduğunu değiştirmiyor. O yüzden takılıp kalıyoruz her defasında. Annemizin kendi eliyle diktiği paltoyu unutamıyorum. Yapamıyorum.

- Angela bu konuyu konuştuk. Ben o adama baba demeyeceğimi sana çokça kez ifade ettim. Senelerdir bir dost bir öğretmen bildiğim insanın babamız olduğunu öğrenmek… Ben bunu sindiremedim, alışamıyorum. Ne kadar o bağı iliklerime kadar hissetsem de gerçek olması kabul etmesi güç bir durum.

- Magnus bu bizi kötü biri yapar mı? Benim onu istemem beni aciz biri yapar mı? Görmezden gelmeye alışmaya çalışıyorum ama içimdeki o küçücük nokta beni başka biri yapıyor biliyorum. Ben Mr.Stanford'u istemiyorum ben merak ediyorum. Gerçek aileler ne yapar, neye üzülür, bir baba neden kızar?

- Senin onu istemen seni kötü biri yapmaz fakat Mr. Standford’un bizi istememesi onu kötü biri yapmaya yeter. Annemizin nelerle mücadele ettiğini çabuk unutuyorsun herhalde! Bunca zaman yanımızdaydı bizi tanıyordu annem bile biliyordu her gün yanında olduğumuzu niye o zaman değil de şimdi ha? Aileymiş. Biz aileden ne anlarız Angela. Aile sadece romanlarda okuduğumuz ya da sahilde yürüyüşe çıktığımız vakitlerde gördüğümüz o kısacık kareler o kadar. Bu saatten sonra ne biz bunu becerebiliriz ne de Mr. Standford bize bunu verebilir. Nitekim istemiyor da zaten.

- Benim tek ailem sensin Magnus.

- Sen de benim tek ailemsin Angela.


İ.Miraç Yıldırım - Ayşenur Karalar