Yine ağzımın içindeyken yanıcı ve nemli geceler

Zelzele kürkü kuşanmış beşeri yapıların kıyısında

Bir ben varım âli bir de kırk harabeler

Delikanlı depresyonu atıştırıyorum gözümü açtığım her öğünde

Sözümde eğreti duran tüm isyanların şirkinde, kibirli aslan ağızlarına beddualar üflüyorum

İşte, seni sevmenin böylesine fantastik hülyalarında yaşarken sevgilim

Mahmuzlanmaya aşık, gövdesi atardamar kanamalarına maruz çirkef bir atın şiirini okuyorum

Her kıtasını zulümle bezediğim bu yoksun şiirde, kalburüstü aşklanmalarımı zehrediyorum

Yazmaktan usanç duyuyor artık yüreğim

Boğazımda, azotla sevişmeye meyleden hıçkırıkların sabırsız tepinmelerinden

Ve afantazi krizlerine maruz kalan pamuk teninden

Usanç duyuyor

Yüreğim


Nemli gecelerin harabelerinde gökyüzüne şarkılar bağırıyordum küstahça

Yüreğim zarif bir kelebeğin korkusunu taşıyorken

Yediğim kalayın nefretiyle arıyordum gölgeni

Bulsam, sarılacaktım

Bulamadım, yok sarılamamamdan şikayetim

Oysa ne sözler vermiştim kendime ve kendimi bilen herkese

Çok sonra öğrendim

Dil konuşur, büyük düşünmemeliydim


Senin insan mezbahası kalbinde sevgilim;

Kurban merasimlerinin ürkünç ameline

Kırılgan ve parlak keskinliğin ışıltısına her seferinde

Kanıyorum

İçinde var olduğuna, kanamak da kanmak kadar güzel

Güzel

Hiçbir güzelin arzusu senin bir öpüşün etmezdi

Şah damarıma ölümcül öpücükler veren her daim ıslak dudaklarının tesiri, büyücü kazanlarında kaynayan, hiçbir iksire bedel değil

Bir ölümün hayat veren yanını ilk kez gördüm

Seninle


İşte

Çirkef bir at can çekişiyor sonunda