Şehirdeki evlerin birçoğunun ışığı sönmüştü. Yoldan geçen araba sayısı azalmış ve şoförler insanları uykusundan etmemek için araçlarını sakince sürüyordu. Birkaç tane yere yakın araba, bırakın insanları düşünmeyi, kendi kulaklarını bile düşünmeden geçse de şehir oldukça sakindi. Bir çay ya da kahve içmek istedim. Çay içmenin zahmeti çok olacaktı. Sallama çay içmeyi hiç düşünmek istemedim çünkü o çay değil, çaydan türemiş başka bir şeydi. Kahveyi de şekersiz içerim. Kahveye şeker atıldığında sallama kahve gibi bir şey oluyordu. Sert bir kahveyi içtikten sonra ciddi şeyler düşünerek sabaha kadar uyuyamayacağım aklımdan geçti. Kahve uykumu kaçırmazdı ama düşünceler bunu yapabilirdi. Düşünmekten başka bir şey yapamıyordum. Sesimi unutmuştum ve bunu yalnızlığa yoruyordum. Karar vermeye çalışırken bir sigara yaktım. Sigaramı içerken telefonumu karıştırdım. Gün boyu gelen bildirimlerin hiçbirini açmamıştım. Hepsi de birbirine karışmıştı. İndirimler, mesajlar, mailler, oyunlardaki enerji dolumu, birilerinin doğum günü, birilerinin hikâyelerini üst üste atmaları ve depolama alanındaki karmaşadan bahseden bildirimler vardı. Sigaram bitene kadar bildirimleri okumuş ve yine de açmamıştım. Aynı bildirimleri gün içerisinde kaçıncı kez okuduğumu bilmiyordum. Sigaram bittiğinde üç bardak su içtim ve yatağıma geçtim. Bildirimleri açtığım gibi kapattım. Uyumak için güzel hayaller kurmaya çalıştım ama bir türlü olay örgüsünü tutturamadım. Müstakil, bahçeli evimden içeriye girdiğimde bir gölün kenarında kitap okumak için kurduğum sistemi izliyordum. Okuyacağım kitabı seçmek için kütüphaneye gittim. Yalnız olmak istemediğim için eski sevgilimin olduğu şehirdeydim. Sokağın başından gelirken ona sarılacaktım ama birisi vardı yanında. Arabama binerken bir bakış atıp uzaklaşmak istedim. Arabama bindiğimde yatağın içinde tamamen uyuma pozisyonum olan yüzüstü yatışa geçtim. Yastığı kafama çektikten sonra koluma başımı dayadım. Kafamı tekrar çıkarıp saate bakmak için telefonu elime aldığımda “Depolama alanı bitiyor.” yazıyordu. Tekrar kafamı yuvama soktum. Bir şarkı eşliğinde uyurum belki diyerek kafamı tekrar çıkarttım. Telefonu elime aldığımda saat 01.25’ti. Geç vakitte uyumak için 02.00 ideal saatti ama 02.15’te hâlâ uyuyamadıysan 03.00’ü görme ihtimali artıyordu. Bu yüzden saat de oldukça gıcık bir yerdeydi. Belki de günün en sinir bozucu vakitlerinden birisidir. İkiye geldiği değil de gittiği noktadaydı. Bi’ sigara yaksan buçuğu görecek ve hatta geçecekti. Bir şeyler izleyeyim desen ikiyi de geçerdi. Şarkı dinlemekten vazgeçtiğimin bile farkında değildim. Beni uyutabilecek bir şarkı aklıma gelmediği için bu kez kafamı gömdüm. Belki de şarkı bile söyleyemediğim için yapmıştım bunu.
Uyandığımda derse geç kaldığımı fark etmiştim. Güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım. Bir bardak çay içtim ve dünden kalan ekmekle yirmi dört tane zeytin yedim. Masa oldukça güzel durduğu için toplamaya kıyamadım. Bir duş aldıktan sonra kot pantolonumu ve siyah kazağımı giydim. Montumu da giymiş ve çıkıyordum ki aklıma kahvaltı masam geldi. Belki bazı yiyecekler bozulur diyerek dolaba kaldırdım. Ocağın altını kontrol ettim ve evden çıktım.
Mahalle bakkalı İbrahim amcanın selamını başımla kabul ettim. Her sabah olduğu gibi zincir marketlerden önce bakkalı açmış ve yine müşteriler zincir marketlerin açılma saatini bekleyerek alışveriş yapmış olacak ki yüzünden düşen parçalar ayağıma bile batmıştı. Sürekli bakkalın önünde durarak elinde zincir marketlerden birisinin poşeti olan insanlara küfrederek geçirirdi günlerini. Ben de o küfürlerden yememek için çoğu alışverişimi kendisinden yapardım. Bu yüzden aramız da iyiydi. Zincir marketler yaygınlaştıkça kârı zarara dönüşmüş ancak inatla bakkalı beklemekten de vazgeçmiyordu. Yaz boyunca bahçelerinden ettiği kazancın çoğunu yine bakkala bağlardı. Esnaflık biterken ayakta kalmaya çalışan bir çınar gibi dimdik dursa da ağzı çok bozulmuştu işte. Çınara yakışmayacak davranışlardı ama hak da veriyordum. İbrahim amcanın yaşamını düşünürken durakta olduğumu fark ettim. Saate baktığımda fakülteye gidecek otobüsün gelmesi yakındı. Durakta da kimse olmadığı için oturdum ve sigaramı yaktım.
Sınıfımızın her gün geç kalan kızı topuklu ayakkabısının çıkardığı ritimle “Günaydın.” diyerek yanıma oturdu. Biraz uyku, yirmi dört zeytin, duş almak, kot pantolon ve siyah kazak... Demek ki bu kızın hazırlanmasına eş değerdi. Kafamı salladım ve sigaramı çekmeye devam ettim. Ayıp mı ettim acaba diye lafa girerek bugün ben de geç kaldım demek istedim ama o an “Hhıırrıhh” diye tuhaf bir ses çıkıverdi. Kız bana döndüğünde yine başımı sallayarak sigara olan elimi de havaya kaldırıp kusura bakma demeye çalışıyordum. O sırada otobüs geldiği için ona el kaldırdığımı düşünerek soluna baktı ve ayaklandı. Otobüse bindiğinde camdan bana bakıyordu. Binememiştim. Öylece kalmıştım orada. Hemen bir mesaj atarak durumu anlatmak istedim ama mesaj da yazamadığımı fark ettim. Cümle kuramıyordum. “Ben kusura bi’ tuhaf şeyler doktora.” gibi şeyler yazmıştım. Bunları da yazım hatası yaparak yazmam ayrıca bir sorundu. Belki o kız merak eder bu tuhaflığı da yazar diye bildirim çubuğuna baktığımda “Depolama alanı bitiyor.” yazıyordu.
Sorunu bulmuştum. Benim de depolama alanım dolmuş ve bazı sistem işlevlerinin çalışmasına engel olmuştu. Otobüs beklemeden gördüğüm ilk dolmuşa bindim. Sonuç olarak hepsi de şehir merkezine gideceği için ismine bile bakmamıştım. Şoföre parayı uzatırken de konuşamadığım için “Bi’ öğrenci” abi diyemedim. Şoför de öğrenci olup olmadığımı merak bile etmeden tam kesmişti. Konuşabilsem orada şoförle kavga ederdim. Giden 1 liram için değil, tam ve öğrenci kavramı için. Öğrenci dışındakiler tamsa bizim tam olmaktan eksiğimiz neydi, tam olan ne, nasıl tam olunuyor, bunun bir sınavı var mı, tam ve öğrenci dediği için burada öğrenci yarım mı, çeyrek mi, yoksa bütünün parçalarından hiçbiri mi diye biriken sorularımı sormak istedim. Böyle konuşacağın zamanlar ya iş işten geçmiştir ya da benim gibi konuşamazsın zaten. Yazılı mı, yazısız mı tartışmasına girmeyeceğim ama kural gibi bir şey olmuş bu durum. Tabii bu kural kanunda da yok. Kanunda olsa belki bu kadar uygulanmazdı. Arkadan para uzatanlara maruz kalmamak için kulaklığımı taktım ve kafamı telefona gömdüm. Okuyabildiğimi fark etmek mutlu etti beni ama yine dinleyecek bir şarkı bulamamıştım. Şarkıların isimlerini okurken merkezi bir yerde dolmuştan indim.
İlk gördüğüm hafıza sildirme kliniklerinden birisine girecektim. Hafıza sildirmeye talep fazla olduğu için neredeyse adımbaşı bir klinik vardı. Talebin artışı da fiyatları bi’ hayli arttırıyordu. Cebimdeki parayı üç dört defa kontrol ederek girdim. Sonuçta beni uyutacaklar ve cüzdan ortada olacaktı. Paramdan emin bir şekilde girmek için ve depolama alanının yoğun olmasından dolayı parayı aklımda tutabilmek için defalarca saydım. Parayı aklımda tutabilmek için beynime yaptığım zorlama giren son bilgileri de yok etmişti. Ocağı kapatmış mıydım? Kahvaltı sofrasını topladım mı diye düşünerek girişe geldim ve kayıt yaptırmak için kimliğimi uzattım. Ne kadarlık yer açılacak dediğinde elimle az miktarını anlatmaya çalıştım. Kayıt almada bekleyen kadın, “Aaa, sizin durum acil! Hemen alalım sizi buyurun.” derken ayaklandı. Ben de peşinden bir odaya girdim. Üzerimdeki eşyaları bıraktırdı. Gözüm cüzdan ve telefondaydı. Bileklerime alnıma bir şeyler yapıştırdıktan sonra kafama bir şey geçirdi. Doktor geldiğinde acil durum diye hazırladım, dili dönmüyor, az bir miktar olacakmış dedi ve gitti. Doktor, şimdi sakin ol, birkaç dakika içinde hallolur diyordu. İstemsizce gözlerim kapandı. Titremeye başladım. Doktorun sesini duyuyor ve maalesef anlıyordum.
“Gereksiz bilgiler klasörü her zaman en çok dosya barındıran ve en az yer kaplayan klasör olmuştur. Az miktar dediğin için buradan bakacağım. Eveeett. Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar dosyasını görmek şaşırtmadı. Bu dosyanın içinin dolu olduğuna rastlamadım. Her insanda bu dosya var. Başka neler varmış? Araç plakaları, merdiven basamak sayısı, günlük adım sayıları, dükkan isimleri, bir daha geçilme ihtimali düşük olan adresler, fıkralar, ünlülerin eski eşleri, ünlülerin çocukluk halleri, magazin, Malatyalı ünlüler. Başkalarının hayatlarını çok seviyorsun anlaşılan. Devam ediyorum. Araçların yakıt performansları, Fenerbahçe’nin ilk 11’i, markaların açılımları, dizi-film replikleri, akrabaların açıkları, dedikodular, kamerayı görünce ağlayan adam, İsmail Yk şarkıları, Akasya Durağı tüm bölümler, Kurtlar Vadisi ilk 97 bölüm gibi saçmalıklar diyorum ve bitiriyorum. Daha fazla kendime de işkence etmek istemediğim için diğer içeriklere bakmadan tamamen gereksiz bilgiler klasörünü siliyorum. Hayırlı olsun. Yüzde ikilik bir kısmı temizledim. Makul seviyeye geldi.”
Doktora teşekkür ettikten sonra muayene ücretini vererek oradan ayrıldım. Tekrar konuşabiliyor olmak güzeldi ama öyle şeyler silinmişti ki konuşacak bir şey kalmamıştı. Silinen şeyler hakkında doktora saatlerce konuşup bunları sildiği için kızardım ama silinen şeyleri savunacak hiçbir şeyim yoktu. Hafızamın %98'inin dolu olmasına makul denilmesi de ayrıca beynimi yoruyordu. Maliyetini karşılayabilsem tüm hafızamı sildirir ama gereksiz bilgiler klasörüne dokundurmazdım. Diğer klasörlerde bulunan şeyleri zaten kimseye anlatamıyordum. Bazen kendime bile anlatamadığım şeyler olurdu. Hafızam makul seviyeye getirilmişti madem, sistemin de güzel çalışması gerekirdi. İbrahim amcayla bakkalda nasıl bir sohbet kurabilirdim? Kendi kendimin ansiklopedisi gibi olmuştum. Kahvehane siyaseti bile yapamayacaktım. En iyisi dilim yerine parmaklarımı çalıştırayım diye telefonumun not defteri kısmına bir şeyler yazmaya başladım.
"Kendimden başka bir şey anlatamasam da en azından biriyle konuşuyor gibi hissediyordum."
burhan13s
2022-02-26T19:37:48+03:00Teşekkür ederim, Aslı Hocam. Bu makulleri fark ettirip ilham verdiniz. Gülümsemeniz de sizler de eksik olmayınız. 🙏 :)
Aslı
2022-02-26T19:00:18+03:00Gülümseyerek okudum. :) Sinirlendiren birtakım makuller...
burhan13s
2022-02-26T16:37:31+03:00Teşekkür ederim :))
Betül Sarıbaş
2022-02-26T16:20:03+03:00Kalemine sağlık :)
burhan13s
2022-02-25T01:21:40+03:00Kesinlikle katılıyorum bu duruma. Öykünün yazım aşamasında da bunu yaşadığım için ortaya böyle bir şey çıktı. :)))
Mısra Ergök
2022-02-24T23:57:21+03:00Gereksiz şeyler silinince de sanırım konuşacak bir şeyimiz kalmıyor. Gerekli şeyler de herkesle konuşulmuyor. :)
burhan13s
2022-02-24T23:51:51+03:00Zamanla bir şeylerin silindiğine eminim. :) Öyküye göre bazı şeylerin silinmesi sorun olmazdı ama gereksiz dediğimiz şeyler keyifsiz yaptı. Gerçekte bu nasıl sonuçlanırdı, ben de merak ediyorum. :)) Çok teşekkür ederim, Mısra. Eksik olma. 🙏 :)
Mısra Ergök
2022-02-24T23:14:17+03:00Keşke böyle bir şey mümkün olsa. :) Zamanında çok istemiştim hafızamı sildirmeyi. Yaşamın keyfi kalır mıydı, bilinmez. Güzel bir öyküydü. :)
burhan13s
2022-02-24T22:57:00+03:00Kahramanın para sevdası aynı zamanda öğrenci olmasından dolayı parayı dikkatli kullanmak istemesinin yanında piyasada çok olduğu için kalitesi düşen bir şey hafıza sildirmek. Küçük bir yer için makul demesi de ayrı bir saçmalık olsun istedim. Umarım gerçek hayatta bu merkezleri bulabiriz. :) Çok teşekkür ederim, Kenan Bey. Eksik olmayın. 🙏 :)
Kenan Birkan
2022-02-24T22:49:03+03:00Birçok insanın yapmak isteyeceği şeydir hafıza silimi. Gereksiz bilgileri değil de bize acı veren olayları silmek isteriz genelde. Bu doktor gereksizleri silmiş. İlginç, hızla okunan bir öyküydü. Elinize sağlık.