Gece yine ayakta, bir tutam uyku sende ki. Zamanı köşe sıkıştırıp dövmeli kafandaki. Bitsin, karanlık, biraz da her şey olma cabasıydı bizdeki.

Bir kelime, arkadaş, eğlenip güldüğün bir şarap, içtikçe uzaklaştırır, onlayken biraz daha zaman katlanır.

Daha ötesi, etekli dağlardan akıp gelen kızgın yağ misali,

Yakıyor,

Cevap vermek daha da bir zor, ben buradayım demek hane. Orada olmadığını bilip fısıldamak mış yapmak belki,

Korku yaratıcımdı.

Ona sarılmaktı öğrendiğim, dolu içgüdülerim var, onlarla yattım. Her biriyle, pişmanlığım ölü bir dehliz, içinde unutkan balıklar yatıyor.

Yarın yine olta da sallanacak kırmızı pullu yayın balığım.

Kaçmak, her şeyden,

Senden,

Birazda benden,

İstediğim şeylerin arasında hiçlik yatıyor, arkadaşça gel güzelim yoksa gölge yapma çek git diyor.

Daha fazlası intihar, biraz benden ölen, senden daha çok geberen.

Ben kaçmaya geldim sana, senden kaçarken şimdi kal deme bana,

Anla korkuyorum,

Duysana,

İşte buradayım, alnımda birikmiş alınganlıklarımla, uzakta, göbeğinde sıcak kahvesi ile,

Buradayım,

Kollarım dünyayı sarmalıyor, içime dolan bir sevgi hali; seni anlamak için haça yollanıyor, ayakları çıplak,

Kum kızgın,

Çöllerde ölü seraplar var, ufukta bir ağaç ve gölge.

Orada tek başına, güneş tependeyken, ağaca atığın sert bakışların var ölüme yakınken.

Cesur bir hiçlik senin ki kadınım.

Bebeğim,

Ben seni hiç anlayamayacağım bende ki bozuk gözlerle, annem pabucuyla kırmış gözlüğümü, babamdan bir yumruk izi var orada.

Biraz mor,

Birazda sisli gösteriyor her yeri.

Ama gözlerimı kapadığımda görüyorum seni. Gıcırdayan bir kapı sipariş vermişsin kendine,

Geceleri sessiz ve huzurluyken; aç, kapa,

Kapa,

Komşunun çocuğu uyuyamıyor, yaşlı amcanın dişleri gıcırdıyor bana ne; burada olan benim, kambur ve bir o kadar kötü kokan.

Yapamadığım şeylerin birikintisinde oynarken çocuk olmayı unuttum,

Saklambaç oynayamam ki,

Kendimi kaybettim,

Seni bulmam için görmem gerek,

Seni göremediğim için nefretim gerek,

Arsız bir canavarım, anla artık, göremiyorum seni, elim değse keşke,

Sobe olsan,

Güneşi hissetsem ve biraz da eriyen dondurma, severim bilirsin.

Benim büyük yıkımlarım var, anca öyle büyük hissedebilirim,

Küçükleri karıncalara bıraktım, dev ağzıma her şeyi iliştirdim,

Bir tek sen sığmıyorsun,

Neden gitmek istemediğin,

Görmüyor musun her şey yenilip bitti,

Hala neden istediğin bu kırıntıları.

Hey hat!

Korku var sende, karanlığı içtik biz, hatırla diye fısıldarım.

Sen sustukça ben konuşurum, bana baktığında yok ettiğin şeyin eksikliğiydi aradığın,

Bırak demem yakışıksız, ben yakışıklıyım sen ise hep bir bahtsız.

Kirli oyunlarım var diyorsun kendine, herkesi çiğneyip tükürdüğün,

Boş kabuk bendeki, sende içinde üşüyüp gideceksin, ellerin donmuş boğazın kurumuş,

Mataramı vermem,

Battaniyem benim, seni görmem.

Anla ve git diyorsun, anlatıp kalmaktı bende ki sevgi anlamıyorsun,

Anlayacak şeylerim yok benim, hepsini sattım bir kaç misket karşılığında ihtiyar babama,

Sevindi ben yola döktüm.

Kötüyüm ben şimdi gitmeliyim.

Kaç kaça bildiğin kadar, diyorum sana.

Ayakların gitmiyor senden, gözlerin hep arkadayken, lütfen yapamıyorum deme bana.

Bende kelimeler var içine gizlemeden suyun üstünde sektirip attığım taşlarla bağlanmış. Görüyor musun, uzaklara giderken bir ses ardındaki, kulaklarını kapatsan da dağlarda yankılanıyor bizdeki.

Ulu mamutların ayak sesleri işitildi, destanlar taşlara yazılıyor güzelim, silmek ne sana kalmış ne de canavara.

Şimdi uyu, yarın ve diğer yarınlar ben buradayım,

Sen o yarını da ye,

Ben diğer yarınlardayım...