Bilmek insanı mutsuz etmez. Sizin bilmiş olduğunuzu başkalarının gözünde önemsiz olmasıdır sizi mutsuz eden. İnsan bilmek için yaratılmıştır. Mutluluk bilgidedir. Merak en büyük yaşam kaynağıdır. Süreç her şeyi ehlileştirir. Bilginin öğrenilmesi kadar hazmedilmesi de önemlidir. Şüphe ile yıkılmaya başlayan geçmiş senelerin zorla dayatılan bilgisi işe yaramazdır. Ancak kendisinin ve diğer büyük fikir babalarının sırtına çıkanlar gizemli dağın arkasını görebilirler. Bunca kitap, film, deneyler ve teknikler hayatı daha yaşanılır kılmak için vardır. Acılar tam manasıyla dinmez ama mutlulukta tam manası ile bitmez. Manayı bulmak veya bulma eylemini manaya dökmek, bütün mesele budur. Mesela Sisifos sürekli kocaman bir kayayı dağın zirvesine çıkarmaya çalışır. Yenilir. Bir daha dener. Yenilir. Bir daha dener. Yenilir. Ama onu mutlu hayal etmeliyiz. Belki acı içinde kıvranır. Zorlanır. Ama mutludur bu eylemden. Boşunalığını bildiği halde denemeye devam eder. Yüreği doludur. Başkaldırıp kendi varoluşunu kendi elinde yontar. Sisifos bu eylemin anlamsız olduğunu söyleseydi bile anlamlı bir şey söylemiş olacaktı.
Eninde sonunda ölüm var. Acı ve ayrılık var. Ama bu şikayet edilecek bir şey değildir. Hayat böyledir. Sevmekte var. Gökyüzü ve yeryüzü. Çiçekler. Benliğimizi anlamaya yarayan şeylerde var. Belki de acı olan çoğu şey bizim romantikleştirmemizdir. Tembelliğimiz. Hırsımız. Kinimiz. Kendi başarısızlığımıza katlanamamak ve her şeyi boş vermek. Bu insanı gitgide eritir. Çıkmaza sokar. Zarar verir. İnsanı bilgiden soğutup olmaktan korkutuğu insana çevirir. Bilmek istemeyenler, cehennemi bu dünyada yaşarlar. Onların yaşaması, kör bir kimsenin kabartma yazıları okumaya çalışması gibidir. Önüne ne gelirse, diline de o gelir.