“Giderken bıraktığı
Bütün renkler siyah oldu.”
İçi boşaltılmış renksiz bir yaşama talipsin sen görmüyor musun şu yaşantını? Cidden körleştin mi bu kadar kendine? Sadece merakımdan sormuyorum, cidden soruyorum sana bunu. Biraz ilgiliymiş gibi görünüp sonra renksiz hayatına devam etmek için sormuyorum bu soruyu anla. Benim sorduğum hiçbir soru öylesine değil, anlatmaya çalıştığım hiçbir şey öylesine değil. Hepsinin bir anlamı var ve sen anlamlarını yitirmiş bir cümleye talip oluyorsun. Yapma bunu kendine, kalbine, kalbindekilere... Boğazında yutkunamadığın bir anlamın olsun varsın ama acı da olsa anlamın olsun şu hayatta. Renksiz mi hayat bak ve gör. Bahara bak, yaza bak, sonbahara bak hatta kışa bak. Her yer beyaz bir örtüyle kaplıyken anlamsız mı? Renksiz mi? Bir bak ve söyle.
“Dursun zaman
'Dursun', diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak. ”
Zaman durur mu sanıyorsun senin için. Ne senin için durur ne benim için durur zaman. Zaman durmaz. Zaman akar gider sen öylece kalırsın. Ama kalma öylece, öylece yitip gitme.
Oyun değil bu yaşam dediğin. Sen de bir oyuncak değilsin.
Senin yüreğin atmayı bırakana kadar sev. Yüreğini yorma çünkü oralarda sevdiklerin var bak. Sevildiğin yerlerin çiçek açmış bak. Onları ezme, talan etme ve ettirme kimselere. Sen sevdikçe bu galaksinin bilmediğin bir yerinde bir yürekte çiçekler açıyordur belki bilemezsin ve hayat bu bilinmezliğiyle güzeldir.