sözlerimizi kana bulaya bulaya kırdığımız

söğüt ağacına iştirak yapayalnız gölge

balta güneşe saplandı bir kere

kabahat sende değil


ölünce küfürle gusletsinler beni

sözlerim ki yeni asrın topal yabancısı

-kendi mezarına yürüyebilirler-

sözlerim ki kana bulaya bulaya kırdığım

-üstünü ancak böyle kapatabilirler-


yazdığım ne varsa derimde bir ameliyat izi

bütün defterlerim istimlak edildi bir kere

karanlığım

ilk günahla döllenmiş

ezberden okunacak son söze gebe

karanlığım

aydınlığınız yanında ne de parlak duruyor

yazılmış bütün alaycı sancılar

bir cehennem gibi ıssız yanıyor


iki kelam için gevreyen imanım

iki elimle boğazına sarıldığım

kahrolması müstahak gençliğim

hatırlanacaksa ancak

çocuk geçirdiğim hafta sonları gibi

ömür törpüme

kazık çakamayacaksa iki elimle iki kelam

unutulmak madem değil işten bile

kendimle sittinsene geçse geçinemeyiz

kahrolsun gövdemi delen kalemden mızrak

kahrolsun kelam kahrolsun yazan ellerimiz


göğüs kafesimde nefes zannettiğim pıtrak

kim yaşama benzetti seni bu kadar

bırak beni geberecek denli inat tutmuşum

kendim için geberecek senin yüzünden geberecek

anlatılmaz bir haldeyim

yüzüm gitgide bir ölüye benzeyecek

çünkü

göğüs kafesimde nefes zannettiğim pıtrak

seni çıkarmayı öğreneceğim

nefes almayı unutarak