Sevgilim,

Şimdi masmavi bir gölün kenarında oturmuş,

Güneşin suya vuran akislerinde,

Gözlerinin eşsiz parıltısını arıyorum.


Gölün kenarında filizlenmiş çiçeklere senin adını fısıldıyor,

Böylece her birini ölümsüzlük ile tanıştırıyorum.

Gözlerimde,

Yüreğimden yükselip gelen bir kaç damla yaş.

Sevgilim,

Ben, seni düşünüyorum.


Göle bakıyorum sevgilim,

Berraklığında yüzündeki masumiyeti arıyorum.

Ve biliyor musun; ellerim titriyor sevgilim, ellerim!

Çünkü seni anımsadıkça,

Yüreğime o sıcacık avuçlarından kır papatyaları düşüyor.

Ruhuma gözlerinden yemyeşil yağmurlar yağıyor.

Her saniye can veriyorum sevgilim,

Sürgün oluyorum kendinden,

Sana geliyorum, altın parçana koşuyorum.


Seni düşündükçe,

İçimde kurumuş olan topraklarım tekrar filizleniyor.

Saçlarını anımsıyorum sevgilim, başak sarısı saçlarını.

Başım döndürüyor, kayboluyorum.


Kendime geliyorum ama kendimi bulamıyorum.

Şair yüreğime o incecik, naif parmakların değiyor.

Ve bençantamdan

Kâğıt ve kalem çıkarıp

bu çağa ait olmayan kadına bir şiir yazmaya başlıyorum.


Yazıyorum,

Yazıyorum ve her kelimenin yüreğine,

Ruhumdan bir gül koparıp bırakıyorum.

Senin gözlerin değdikten sonra o güller solmayacak, bunu biliyorum.


Ve ardından okuyorum sevgilim,

Göle bakıp sana yazdıklarımı haykırıyorum.


Ve gülümsüyorum,

Sana seslenmiş olmanın,

Dizelerimi ruhuna adamış olmanın mutluluğuyla;

Gökyüzüne baka baka gülümsüyorum.