Sona yaklaştığımızı hissediyordum. Oysa sen, yalnızlığımın ortasında bana rastlayan bir kalabalıktın benim için. Beni yalnız bırakmak isteyen hayatın bir hatasıydın, en güzel hatasıydın. Neden çevremdekiler kendilerini unutturuyorlar diye düşünürken, kendimi tahlil etmemi yarıda bırakmamın nedeniydin sen. Tanışmamızın ikinci saatinde sanki tüm hayatımın içindeymişsin gibi, öncesini isteyerek unutturan bir şeydin sen. Hayat bizi tanıştırdı, çok yakınlaştık, şimdi gidiyorsun. Tıpkı kâinatımın geri kalanı gibi... Dünyamın döngüsü mü böyle olan? Öyle olmaya zorlayan ben miyim yoksa?


İçimde dünyamı benden uzaklaştıran şey, bilmediğim başka birisi mi var acaba diye düşünmeye zorluyorum kendimi. İçimi defalarca açıp baktım, yok. Varsa nerede? O, beni sarhoş edip diktatörce bedenimi yönettikten sonra tüm olanları unutturuyor mu? Bilemiyorum, bilebilir miyim? Bilmiyorum. Tek bildiğim, filmimin başrolünde bir izleyiciyim.


Ah, Zawistowska. Hayatın savaş açtığı tek canlı olduğuma lanet ederken, senin gibi başka savaşlar olduğunu da öğrendiğimde tattığım sarhoşluğumu özlüyorum. Sonsuz beraberliğimiz tüm savaşların sonu olmaz mıydı? Seninleyken hayatımın benim için çizdiği sınırın ötesinde hissediyordum. Yoksun artık, sınırımın bana ait olan tarafındayım, ait olmadığım taraftayım. Her geri dönüşümde düşündüklerimi düşünüyorum. Böyle ne kadar yaşayabileceğim? Hayatın bu sınırlardan ibaret olmadığını gördükten sonra! 


Tak! Bu da neydi? Neden tüm insanlar dönmüş beni izliyor? Yüzlerindeki aptalca ifade ne böyle! Sarhoş muyum hâlâ? Neden beni son kez öptükten sonrasını hatırlayamıyorum? Kontrolümü kaybettiren şey sen miydin yoksa? Diktatör Zawistowska!


Sinirlerimdeki uyuşukluk gitmeye başladıkça daha da netleşiyorsun kafamda. Sen, hipnoz edici bir gücün var senin. Şu an anlam veremiyorum seninleyken yaptıklarıma. İlk defa karşılığını gördüğüm aşkın sarhoşluğu bu! Aklım vücudumu yönetse de, aklımı yöneten sendin. Bana dünyamı verdin ama kainatımı uzaklaştıran da sendin! Anlayabilmek için dünyasız kalmam mı gerekiyordu? Evet, tam bir aptalım! Bir şeyleri anlayabilmemin tek yolu buydu! 


Tesirin hâlâ üzerimde. Hayatımı mahvettin! Ama keşke hiç karşıma çıkmasaydın da diyemiyorum. Neredesin sen! Neden göremiyorum seni. Çık artık karşıma. Birden kaybolup giden, birden beklemediğim zamanda gelen sen, artık neredesin? Son bir şeyleri konuşalım mı seninle? Bir dakika. Neden birden kayboluyordun? Kötü hissettiğimde neden birden geliyordun? Delirmek üzereyim! Bunlar olurken nasıl düşünemiyordum?


Ah, Zawistowska! Sen hep benim içimdeydin. Nasıl da bilemedim...