Günümüzde marka bağımlılığı yerini marka bağlılığına bıraktı. Böylesi işi masumlaştırmakla beraber bizlere yeni arkadaşlar edinmemiz için bir fırsat sundu. Marka bağlılığı, sadakati yüksek, satın alma davranışını tekrarlayan anlamına geliyor. Ancak günümüzdeki doyumsuzluğun alışkanlık haline gelmesi bizlerin tek bir markaya değil tüm markalara bağlı olmasına sebep oluyor. 

Artık en sevdiğimiz insan arkadaşımızı değil, en sevdiğimiz markanın nemlendirici kreminin yanımızda olmasıyla güvende hisseder olduk. En stresli anımızda en çok güvendiğimiz o markanın kulaklıkları gelip hayatımızı kurtardı. Çünkü onlar bizim en yakın arkadaşlarımız ve onlara sıkı sıkı bağlıyız.  


Markalar her zaman kendileriyle samimi olmamızı dilerler. Pazarlamanın en kritik, aynı zamanda da en önemli kısmı. Markayı yeni doğmuş bir bebekten farksız görmek gerekiyor. Bu markanın genetik kodlarıyla oynamak mümkün olmasa bile, kendine yeni bir karakter oluşturmasına yardımcı olmak oldukça tercih ediliyor. Bebeğimiz, yani markamız kimlerle arkadaş olmak ister, bunu belirledikten sonra arkadaşlarına en uygun karakteri ona yüklüyoruz. Bazen çok neşeli ve sevecen olan markalar, bazen soğuk ve seviyeli gelebiliyor. Bunları hissederek kendinize en uygun markayı seçiyorsunuz. Ama sizin seçmenize sebep olan faktörler ilmek ilmek bilinçaltınıza işleniyor. Sizi satın alma eylemine yönlendiren ise tam bunlar oluyor. Tercih ettiğiniz marka sizde bazı duygular uyandırmayı başarıyorsamarka danışmanı kendiyle gurur duymalı. 



Markalarla samimiyet kurmamız sizce neden isteniyor? 


Bana kalırsa geçmişte insanlar ürünlere yalnızca görevlerini yerine getirdikleri için bağlıydılar. Bir ceket almak için belirledikleri kriterler sıcak tutması ve toplantılara uygun olmasıydı belki. Ama günümüzde insanlar ceketin güçlü kılmasını, giyildiği zaman prestij kazandırmasını hayal eder hale geldiler. Bu nedenle bazen sevdiğimiz markalar bizim eksik yönlerimizi tamamlıyor, hatta bize yeni özellikler ekliyor. Aslında oluşturulan stratejiler bize bunun gerçek olduğuna inandırıyor. Markaları insanlaştırmak oldukça faydalı bir yöntem olsa da bizlere bazen zarar veriyor. Sebebi ise marka bağlılığının bir bağımlılığa dönüşmesi. 


Markalara yalnızca olumlu karakterler tanımlanmıyor. Bazıları agresif olabillir, bazıları sinirli. Farkında olmadan tercih edip bunu neden aldım acaba dediğiniz ürünler anlık ruh hallerinizle örtüşüyor olabilir. Günlük yaşantımızda sürekli maruz kaldığımız reklamlar günün sonunda beynimizin kanallarında kendilerine sığınaklar yapmaya başlıyor ve zamanı geldiğinde oradan çıkıp bizimle tanışıyor. Bunu nereden biliyorum diye kendimizi sorguya çektiğimiz günlerde, bilinçaltımızın içine yerleşmiş olan o küçük reklamcıklar bize bakıp kahkaha atıyor olabilirler.


Günümüzde elinize değen hemen her şeyin reklam değeri olabilir. Biraz düşünürseniz doğru olduğunu görebilirsiniz. Metro içinde beklerken, bir yerden bir yere yürürken yerlere yapıştırılmış etiketlerden, yorgun argın evinize dönerken bindiğiniz dolmuşun ekranından, aldığınız şampuanın yanında hediye olarak bantlanmış o alakasız üründen... Örnekleri fazlasıyla çoğaltabiliriz. Ve gün boyu birçok şeyden etkilenebilirsiniz. Çünkü amaç yakın temas. 


Zamanı geldiğinde bu etkiler hayatınızı şekillendirmeye başlar. Doğru yerde aklınızda yer edinen reklamlar faydalıdır, sizi aslında birçok dertten kurtarır. Ancak reklam bombardımanına maruz kalmak belleğinizi doldurduktan sonra kendini sıfırlayabilir. Şu an bulunduğumuz dünya düzeninde bunu engellemek aslında oldukça zor. Neler yaptığını merak ettiğiniz için sosyal medya hesabını ziyaret ettiğiniz arkadaşınız bile size yukarı kaydırarak bir markanın reklamını yapabilir. Ya da çok güvendiğiniz fitness eğitmeniniz egzersiz esnasında size komisyon aldığı bir ürünün reklamını yapabilir. Çok da sevmediğiniz uzaktan akrabanız oğlunun reklamını yapabilir, hatta o ürünü almanız için elinden geleni yapabilir. Yani günümüzde herkes kendine en uygun reklam stratejisini belirliyor ve uyguluyor. 


Ama bizim görevimiz kendi zihnimizdeki eşik bekçisinin görevini tam yaptığından emin olmak. Aklımızın filtreleme sistemini sürekli temizlemek. Eğer bunları aksatırsak bir süre sonra dünya çekilmez bir hal almaya başlayabilir. En güzel reklamlarda buluşmak üzere, kendinize iyi bakın.