1. Tanrı kendi oğlunu dananın böğrü gibi astı. Bana yapabilecekleri tüylerimi ürpertiyor.


2. Ya beni öldür ya da olduğum gibi kabullen zira değiştirilirsem lanetlenirim.


3. Mutsuzluklarıma benim düşünce tarzım değil diğerlerinin tarzı neden oldu.


4. Hiçbir şey kişinin cezasız kalmış ilk suçu kadar cesaretlendirici olamaz.


5. Çok kötü bir kalpte biraz daha az ahlaksızlık, namusluluktur.


6. Aşırılık yapan insanlardan korkuyorsunuz ne gülünç!


7. En büyük hazlar üstesinden gelinen tiksinçliklerden doğar.


8. Her kural bir yargıdır, her yargı tecrübenin sonucudur ve tecrübe sadece algıların çalışmasıyla elde edilir.


9. Mutluluk sadece heyecanlandıran şeydedir ve heyecanlandıran tek şey günahtır.


10. Vahşet, uygarlığın henüz yok edemediği insani bir güçtür: yani bir erdemdir, kötülük değil.


11. İnsanların en şanslısı, aşırılıklarını tatmin edecek imkanları olandır.


12. Çoktan söylemiştim: bir kadının kalbine giden yol işkenceden geçer. Daha kesinini bilmiyorum.


13. Diyorsun ki, düşünce tarzım tasvip edilemez. Umursadığımı mı sanıyorsun? Başkaları için bir düşünce tarzı benimseyen ne zavallı bir ahmaktır!


14. Hayat fahişedir, bu yüzden zevk almaya bakın.


15. Bizi yönlendiren ilkel dürtülerimizi takip ettiğimiz için Nil'in taşkınlarından ya da denizin dalgalarından daha fazla suçlu değiliz.


16. Hazza ulaşmanın yolu sadece acıdan geçer.


17. Kendimizi evrenin en önde gelen yaratıkları sayarak, bu yüce yaratığın başına gelen her acının büyük bir suç olması gerektiğine ahmakça inandık.


18. Seks, acı ve hazzın mükemmel bir birlikteliği olmalıdır. Bu simetri olmazsa, seks zevkten alışkanlığa dönüşür.


19. Devlete zararlı olan, bireylerin fikirleri ve ahlaksızlığı değil, daha ziyade kamuya mal olmuş kişilerin davranışlarıdır. 


20. İzin verilen hazlarla toplumsal engelleri ve bütün kuralları yıkmanın, hayal edilemeyen hararetli hazlarını karşılaştırmak mümkün müdür? 


21. Mutluluk amaçtır, hayal gücünün çalışmasıdır. 


22. Ahmakların suç olarak adlandırdığı şeylere gün boyunca yeterince bulaştıktan sonra yediğim yemek daima en lezzetlisi, uyuduğum uyku daima en huzurlusudur. 


23. Biz canavarlar da gerekliyiz doğaya. 


24. Bu küçük çamur yığınının yüzeyine bir anlığına fırlatılmış sefil yaratıklar; sürünün bir yarısının diğer yarısının işkencecisi olması kararını mı verdi? Neyin iyi neyin kötü olduğunu ilan etmek size mi düştü? 


25. Çocuk sahibi olmayın: onlar kadınların vücutlarını deforme ediyor ve yirmi yıl sonra bir düşmana dönüşüyorlar. 


26. Geçmiş beni cesaretlendirir, şimdi heyecanlandırır, gelecek içinse biraz korkum var; ve hayatımın kalanı için tek umudum, gençliğimin hovardalıklarından fersah fersah geçmiş olmam. 


27. Özgürlük yolundaki kötülükleri tahmin etmek ailelerimizin abartısıdır; dikenler her yerdedir ama ahlaksızlık kariyerinde güller zirvededir; doğa namusun çamurlu yolunda tek bir gül bile açtırmamıştır. 


28. Bir kişinin hayatına kast eden kanun (idam cezası) uygulanamaz, adil değildir, kabul edilemez. Suçu asla önlememiştir, zira her gün darağacının dibinde ikinci bir suç işlenmektedir. 


29. XV. Louis nedensiz yere birini öldüren Charolais isimli adama, "Sizi affediyorum ama sizi öldürecek kişiyi de affedeceğim." demişti. Cinayete karşı çıkartılacak bütün kanunların temelinde bu yüce ilke olmalıdır. 


30. Kimsenin görmediği kadar ahlaksız bir hayal gücüyle, buyurgan, huysuz, öfkeli, her şeyde aşırı, bağnazlığa varacak derecede tanrıtanımaz, az ve öz olarak buyum. 

Beni tekrar öldürün ya da olduğum gibi kabullenin, değişmeyeceğim. 


31. Ben cehennemde bulundum genç adam, sen sadece onun hakkında yazılanları okudun. 


32. İçinde olmasam bile etkileri sonsuza dek sürecek bir suç bulmak istiyorum, böylelikle hayatımın en küçük anında, hatta uykumda bile biraz kargaşaya sebep olmadığım bir an bile olmayacak. Ölümünden sonra bile etkileri hissedilecek şekilde genel bir yozlaşmayı veya bozulmayı tetikleyecek boyutta bir kargaşa. 


33. Kalp yanılır, zira o, zihnin yanlış hesaplamalarının dışa vurumundan başka bir şey değildir; zihni olgunlaştırın, kısa zamanda kalpte bunu kabullenecektir. 


34. Ve hepsinden öte yazıyı, hayatını kazanmanın bir yolu olarak düşünmemelisin. Eğer düşünürsen, eserin sefaletinin kokusunu taşıyacaktır. Güçsüzlüğünde boyanacak ve açlığın kadar zayıf olacaktır. İlgilenebileceğin başka zanaatler var: kundura yap, kitap değil. 


35. Tüm zamanlarda, her yüzyılda, her çağda diktatörlükle din arasında son derece açık ve binlerce kez ispat edilmiş bir bağlantı vardır. Bunlardan birisine zarar verirseniz diğerini de baltalarsınız. Bu basit gerekçe nedeniyle birincisi yasaları daima ikincinin hizmetine verir. 


36. Bir defa kafana sok benim budala ve pısırık arkadaşım, ahmakların insanilik dedikleri, egoizm ve korkudan doğan zayıflıktan başka bir şey değildir. Sadece zayıf insanları köleleştiren bu asılsız erdem karakterleri metanet, cesaret ve felsefe ile yoğrulmuş kişilere yabancıdır. 


37. Dünyadaki hiçbir şey gerçek değildir, övmeyi ya da kınamayı hak eden hiçbir şey, ödüllendirilmeyi ya da cezalandırılmayı hak eden hiçbir şey, burada yasaya aykırı ve beş yüz fersah ötede tamamen yasal olan hiç bir şey: başka bir deyişle, değişmeyen evrensel doğruluk diye bir şey yoktur. 


38. Hayatının en mutlu zamanlarını iyi değerlendir: bu zamanlar öyle kısa ki! Bu günleri iyi değerlendirerek yeteri kadar mutlu olursak, nefis anılar yaşlılığımızda bizi teselli etmeyi ve eğlendirmeyi sürdürür. Bunları kaybedersek? Can yakıcı pişmanlıklar, vicdan azapları bizi yakar ve ölüme yaklaştıkça yaşlılığın ıstıraplarıyla birleşip gözyaşları ve acıyla bizi çevreler. 


39. Uygarlığınızı tamamlarken nedenler değişti ama geleneklerinizi sürdürdünüz: insan kanına susamış tanrılara kurbanlar vermediniz ama bilgece olduğunu sandığınız kanunlarda önceden gelen alışkanlıklarınızı tatmin etmek için, aslında vazgeçmediğiniz o korkunç uygulamalarınızı koruma arzusuyla adalet maskesini takarak sahte gerekçeler buldunuz. 


40. Vahşilik, kötü olmanın çok ötesinde, doğanın içimize kattığı ilk duygudur. Çocuk akıl çağına gelmeden oyuncağını kırar, annesinin memesini ısırır, kuşunu boğazlar; daha önce de söylediğim gibi, doğanın kanunlarının bizden çok daha net olarak görülebildiği hayvanlara vahşilik işlenmiştir; vahşet duygusu, doğaya uygarlıktan daha yakın olan yabaniler arasında daha yaygındır; o halde vahşiliği ahlaksızlığın bir sonucu olarak görmek saçmadır.


41. Mutluluk, hayal gücünün ürünü olan bir soyutlamadır. Bir duygulanım biçimidir ve tamamıyla bakma ve hissetme yöntemimize bağlıdır. İhtiyaçlarımızın karşılanması dışında insanların tamamını mutlu eden başka bir şey yoktur. Her gün komşusunu üzen bir durumdan mutlu olan bir insan görebiliyoruz. Bu yüzden mutluluğu garanti eden hiçbir şey yoktur. Sadece mevcut anayasamız ve felsefi ilkelerimizle şekillenen biçimde var olabilir.


42. Hırsızlığı ele alalım. Zenginin bakış açısından bu şüphesiz korkunç bir suçtur. Ama bunu bir kenara koyarak, kendimize cumhuriyetçiler olarak soralım: bütün insanların eşit olduğu ilkesini savunan bizler, sonuçta zenginliğin daha eşit dağılımı etkisi yaratan bir davranışı yanlış olarak değerlendirebilir miyiz? Hırsızlık ekonomik dengeyi destekler: hiç kimse zenginin fakirden çaldığını duymaz, böylelikle ekonomik dengesizlik azıtır; sadece fakir zenginden çalar, böylece ekonomik dengesizlik düzelir. Bunda yanlış ne olabilir ki?


43. "yığınla insan var" diye gözlemlemeye başladı dük, "şehvet onları belaya iteklediğinde edepsizlik yapan yığınla insan; ateş bu insanların bedenlerinin dışına çıkar, sakin ruhları huzurla fazilet yoluna girer ve böylelikle nifaktan günaha, günahtan da pişmanlığa giden hayatlarıyla dünyada canlandırdıkları rollerinin ne olduğunu anlatamayacakları biçimde günlerini geçirirler. Bu gibi kişiler kesinlikle zavallıdırlar: ebediyen serseri, mütemadiyen kararsız, bütün hayatları her sabah önceki gece yaptıklarından iğrenmekle geçmiş. Bir anda dönüştükleri suçta erdemin, erdemde suçun tadına vardıkları hazlardan tövbe edeceklerini bilerek, hazları titreyerek alırlar.


44. Kutsanmamış hiçbir dehşet olmadığı gibi tahrip edilmemiş hiçbir erdem de yoktur. Bir eylemin övgüye ya da yergiye layık olup olmadığına yalnızca coğrafya karar verdiğinde gülünç ya da uçarı duygulara pek önem vermeyiz, tersine, kendimizi bu duyguların üzerinde görürüz. Bize haz verdiği için hor görülen hareketlerimiz karşısında başkalarının küçümsemesini çekinmeden kabul ederiz.