Ben yazmam, düşünürüm, dedi eminliğini koyarak ortaya andavalca. Mutlak biri yazar, yazmasa da değerliyim yazınca biri, bir başka değerli…
Değer, birilerinin bize besledikleri... O birileri ne kadar biliyor ki değeri, değerli addedilmek onların gözünde gurur olsun sayın hadsiz peri!
Neyse ne, deyip sustu, o hep susardı tıkandığında, şu sıralar o kadar suskundu ki gider borusu, dedim, duydu, kızdı. Kızması nafile, nefret etseydi iyi olurdu.
Nefret, gün sonunda küfemizde biriktirmekten en çok korktuğumuz duygu. Küfemizde hep umutlar, hep huzurlar olsun isteriz. Ve küfemizi boş görmeye dahi tamamızdır. Nefretle dolu oluşundansa…
Sek sek sekerek, hiçlik ezerek geçti gitti ışılardan. Izdırabını süzerken süslü püslü bir ölüm senfonisi işittim. DA Ra Na, her şey neden algımızdan ibaret, her şey neden "kuralların" türlü duraklarında durmak zaruriyetinde? O hariç… O gitti.
Absürt, yalan yanlış nice mefhum… Mezarımın başında, mezarım başımda. Öldürdüklerim ve öldüklerim...
O gitti, bir perinin leşi, o hatta sezginin bir değişiği, zaman zaman gelirdi, zaman zaman önüne “bir” alır, ayakta uyuturdu beni.
Bir zamanlar bir deli yaşarmış...