Herkesin en derin ve gizli arzusu başkası olabilmektir. Herkes geleceği bekler, kimse geçmişiyle yüzleşmek istemez. Herkes geçmişini bir sineye çekip temiz bir sayfa açmak ister, baştan başlamak…

 

Nasıl bir Anka kuşu küllerinden yeniden doğar ya, öyle işte. Bu şans bazılarına verilir ama sonuç yine aynıdır. İnsan değişebilir, değişmek istemez. Değişmek istemiyorum diyemez; bu benim doğamda yok, bir kere benim yaradılışım böyle değil, diye bahaneler uydurur.

 

İşte böylece toplumu kandıran insan kendi palavralarına kendisi de inanmaya başlar. Maske insana öyle bir yapışır ki kendi öz varlığından ayırt edilemez. Maske hiçlikten gelerek kendi varlığını yaratır. 

 

Hepimiz bir şekilde doğamızı bulmaya çalışırız fakat bu arayış tehlikelidir. Bir düşünün, eğer etik ve ahlak kuralları olmasaydı neler olurdu? Tek kelime ile ‘kaos’. İnsanlar birbirine hakaret edip fiziksel saldırıda bulunmak isterlerse doğal tepkilerim diyerek bunu yaparlardı. İnsanlığı ayakta tutan şey doğallık değildir, yapaylıktır. Hayatımızdaki bu uyum ve düzen maskelerimiz sayesindedir ve en doğalımız maskesini hiç çıkartmayandır.