Bütün soykırımlar, katliamlar, insanlık suçları ne uğrunaydı? 

Mevki makam, para pul mu?

Ama bu isteklere tüm bu insanlık suçlarının işlenmesine değer miydi?

Belki de ismini yazdırmaktı tarihe. 

Ola ki öyledir, başka türlü de yazdırmak vardı. 

En güzelinden Mandela misali... 

Peki savaşlar, büyük savaşlar ne içindi? 

Dünyada süregelmiş tüm savaşlar enerji, güç için değil miydi? 

Evet öyleydi.

İnsanoğlu nankör olduğu kadar bencildi de. 

Elindeki ile yetinmeyi bilemedi hiçbir zaman, hep daha fazlasını istedi, her şeyin daha fazlasını. 

Kendinden olanı yüceltti olmayanı ötekileştirdi insanoğlu. 

Asimile olması için hep bir zulüm gösterdi 

Ve aynı ihtirasla devam ediyor bu zihniyet.


Kirli siyasetin koalisyonlarına, uzlaşmalarına

Akıl erdirmek zor. 

Çünkü temelinde yalan var siyaset denen yapının. 

Temelinde yalan olan bir yapının damında, kapısında, penceresinde, dört duvarında da yalan olur. 

Denklem basit, birbiri ile çelişen paralel yalanlardan ibaret bir denklem var ve

çözebilene helal olsun. 


Baş konuma geçmek için illa ki öldürmek mi gerekirdi, tereddüt etmeden hem de. Bir de vicdanı bir gıdım sızlamadan bazı kültürleri yok etmek vardı mesela. Sözüm meclisten dışarı;

Bir otorite sahibi olmak için, baş konuma yükselmek için işledikleri bu günahların, düştükleri bu durumun 

Farkındalar mıydı?


İnsan en çok yükselmek istediğinde düşüyor 

ve unutuyordu. İşin tuhaf olmayan yanı yükselme isteğini hep aynı ihtirasla devam ettirmek istiyordu. 

Yeniden tekrar edelim ki belleğimize yapışıp kalsın. 

Tırnak içine alarak yazalım bu sefer de:

"İnsan en çok yükselmek istediğinde düşüyor."

Bir filozofun yorumu değil, 

bir şairin dizelerinden biri de değil bu söz. 

Görülmüş, duyulmuş, koklanmış, hatta dokunup hissedilmiş bir gerçek bu. 

Laf olsun demedim, 

Hatta birkaç metaforla anlatalım:

Majdenak Kampı'nda görmedik mi kara dumanı,

Hiroşima'da duymadık mı tarifsiz gürültüyü, 

Sturma'da iliklerimize kadar hissetmedik mi her bir acıyı,

yetmiş milyon Kızılderili ile söylemedik mi hep bir ağızdan 

Ve Halepçe'de koşmadık mı o kokunun tarifsizliğine?

Sözüm ona, en çok yükselmek istediğinde düşmedi mi?


Bu tür olaylarda hep bir günah keçisi aradık, iki taraf vardı ve birden fazla ihtimal. 

Ama hiçbirimiz masum değiliz, olmadık, olamayız.