Maviye aşık eden neydi? Mavi denilince aklıma ilk olarak deniz gelir. Ama asıl mavi olan gökyüzü değil miydi? Gökyüzünün kokusu olmadığı için mi biz denizi mavi olarak görmek istiyorduk? Herkesi ikna eden bir yer vardır, benimkisi sahilde dalgaların çarpmasıyla oluşan yosun kokusunun etrafa yayılışı diyebilirim. Gözümü kapatıp havaya dağılan kokuyu yere dağılmış bilyeleri toplamak gibi ciğerlerime toplayıp sonra gözümü denizin yok olma noktasına dikmeyi, ardından dalgaları dinlemeyi ve en güzeli, dalgaların yüzme çarpması için beklemeyi huzur ederim kendime. Sanki dalgalar taşlara vs. çarptıkça içimde oluşan huzursuzluklar da bir kaya parçasına çarpıp dağılıyor gibi. Ya da yosun kokusunun, bebek kokusu gibi yeniden doğum hissi vermesi paha biçilmez. Neden mi özellikle sahiller? Çünkü ben bir çift gözü de o manzaraya dahil ederek çok izledim. Belki de sahilleri onunla beraber gidiyor oluşundan dolayı çok seviyorumdur. Belki maviyi o bende beğendiği için seviyorumdur. Belli ki mavi bana aşk ve yine bende huydur. Renklerin bile bir hikayesi olabiliyor insanda, mekanların olduğu gibi.

Mavi Bizde Aşktır ve Mavi Aslında Gökyüzüyken Bile Bize Denizde Huydur.