Bugün mavi elbiseli bir mayına bastım

Susmadan önce söylemek istediğim her şey

Gökkuşağı gibi sökün etti sislerden 

Kulübesi küçük ışıklardan başka bir de

İlmihali bozuk bir kahinin ruhundaki Fatiha’lar gibi

Dudaklarımdan dökülen bu kırlangıçlar

Mırıltıların, zırıltıların ve dahi tahtakurularının arasından geçip

Zerdeçal rengi tahtlarda insanlığın ruhunu oymuşlar 

Bulanık kahvehanelerde kıklama amcaların sakalları 

Usturası kaçamak berber dükkanlarının nemli duvarlarına yapışmış

Bir halk kahramanın portresine dönüşmüş

Ben hiç bir halk kahramanın portresini dökmedim saçlarımdan

Ama bugün mavi elbiseli bir mayına bastım

Ve patladığım her şeyde biraz karanlık vardı

Karanlık, kararmadan önce gözlerim 

Ruhumun içine sustuğum karbasanların adıyla tek tek

Tespih tanesi gibi ve damla damla

Suyundan abdest aldıkları anda patlayan 

Gözlerinde sahtelikle sıkışmış, koynuna sızan 

Bana mühürsüz bir sabah vakti geldiği gibi

Bu günah hepimizi öldürecek. 

Toplumsal bir cehennemin içinde

Gözlerinden ateş çıkan zebanilerle 

Zeytin fidanlarını söktükleri yere dikecekler 

Belki bir gün birilerinin adına bayrak diyecekleri mezar taşlarını.