Mavi çerçeveli penceresinin önündeki saksıları sulardı her sabah

Ökse otu yalnızlığında

Hüznün çocuklarını severdi

Rengarenk şekerler verirdi onlara

Avucundaki tüm dünyayı onlara verirdi

Yolunu kaybeden kervanlar geçip giderdi

Eşkıyalar talan ederken bir şehri

O hep mavi penceresinin önünde

Ateş olurdu bazı dakikalar su olurdu toprak olurdu dağ olurdu

O vakitlerde yağmur yağardı

Çatısı akardı şimşekler çakardı

Bir şimşek ağacı küle çevirirdi umursamızdı

O hep bırakıldığı yerde

Mavi penceresinin önünde