Namlunun ucunda çiçek vardı

Silahlarımı kuşanmamıştım

Vakti gelmemişti

Damla damla karı kızıllaştırmamıştı kan

Henüz en güzel rengini görmemiştim daldaki kuşun

İlk cemre düşmemişti avcuma

Ve en güzel şarkısını söylememişti dünya

Her şeyin bir yok edicisi olduğu doğruydu

Bir kuşunki avcıydı mesela

Sonra odunu ateş yerdi

İnsanı en iyi sevdiği öldürürdü

Zaten insan, avcısına tutulmasıyla meşhurdu

İşte dünya böyle acınası bir durumun varlığıyla döner dururdu.

...


Sonra

Bir adam gölgesini de alıp gitti

Bilmiyorum kimdi

Sanki tüm bu savaşlar beynimde yapılıyor gibiydi

Bilindik tüm o aptal savaşlar

Ah, o savaşlar...

Bir de bunları umursamayan biri vardı

İşte siz;

Oradasınız

Canımı sıkıyorsunuz

Beni olmayan şeylere inandırıyorsunuz

Yaşamak işini zorlaştırıyorsunuz

Sizi gömerdim de kaçtım topraklarımdan

Başka iklim de bilmem

Öyleyse

Bir müddet daha bir mecburiyeti yükleniyorum

...


Gizli anlaşmalarınızı fısıldadığınız yerden

Büyükçe bir elma koparıyorum

Biri takas teklif ediyor

Bu alçak teklife şaşırıyorum

Bu gece ay tepede, kaçılmaz diyorum

Fısıltılar artıyor

Demek ki eski zamanlarda işler böyle yürüyor

Günahlardan bir masumiyet devşirilecek

Daha karanlık bir geceye kadar anlaşma erteleniyor

Kabul etmiyorum

Bu zalimler kendi etlerini gram gram eksiltiyor

Yakında iyice azalacaklar, biliyorum

Sessizliklerinden anlaşılıyor, gece uzun

Ötekinin belinden hançeri parlıyor

Telaşlı elleri onu tutmak ister gibi

Düşüncelerini havada yakalıyorum

Diğerinin yüzüne vuran ay ışığı ifşaya başlıyor

Kaçak ter damlalarını görüyorum

Aralarında bir korku bulutu, sinsice yayılıyor

Orayı ele geçiriyor

Üçüncü kişi olarak onlarla alay ediyorum

Aralarından öylece geçiyorum

Takas bozuldu

Uğultular arttı

Bu sırada onları çoktan geride bırakıyorum

Ay tepeden yavaşça inmeye başlıyor

Yolculuk güzel geçecek

Gülümsüyorum

Elmadan bir ısırık daha alıyorum

Yol başlıyor


Güzel bir kız

Etrafına bakmıyor

Hiçbir zaman bilemeyecek

Bazı şeylerin zorluğunu

Nereye gideceğini bilmeden geçip gidiyor

Ardından kokusu da onu takip edecek

Tabii hesapta olmayan bir başkaları da

Onlar da geçip gidecek

İçini boşaltmaya yemin edecekler bazı güzel hislerin

Tek derdimiz buymuş gibi avutacağız o sahte âşıkları

Lanet okuyacağız o kızın güzel yüzüne

Yere tükürüp geçecek yanımızdan biri

Ben ona lanet okuyacağım biraz ara verip

Taşlarla kovalayacağız benim gibileri

Zaten ben de o tarafa gidiyordum deyip terk edeceğim sizi


Ekran karıncalanmaya başlıyor

Çölde uydu çekmiyor

Bir, iki vuruyorum âdettendir

Bir hikâye uyduruyorum kafamda hemen

Kente az kaldı görmesin diye beni huysuz insanlar

Keşişler sarıyor etrafımı bu sefer

Bana bir samue* hediye ediyorlar

Yüküm artıyor

Bir adım sonra iki kişiyiz

Nereden çıktığımı sormuyor

Uzaklarda bir at dörtnala koşuyor, tıngırtısı ninni gibi

Biraz uyumayı geçiriyorum içimden

Taşlar kaz tüyü yastık oluyor hemen

Biraz kestiriyorum

Uyandığımda istila başlıyor

Yağmacı mahluklar her yeri didik didik ediyor

Çalıyorlar ne buldularsa

Ben de bir ıslık çalıyorum

Geliyor on yaşında bir çingeneyken büyüttüğüm kartalım

Dağıtıyor hepsini başımdan

Ona yaklaşıyorum, bir baloncuk çıkıyor ağzımdan

Kulağına süzülüp patlayınca sesimi duyuyor

Beni hep anladı, başını sallıyor

Festina lente** diyor bana

Bir yerden başla

Savaş bitiyor



*Samue ( 作務衣 ) samu ile uğraşırken giyilen Japon Zen Budist keşişlerin iş elbisesi.


**Yavaşça acele et.