''Denek 3827'nin bedenindeki tüm aşk, şehvet, mutluluk, üzüntü, sitem gibi onu harekete geçirecek hücreler ve dokulardan kurtulduk. Gözlerine kızılötesi ışık teknolojisiyle donatılmış son teknoloji lensler yerleştirildi, ayrıca ense kökünden beynine kadar uzanan bir çip taktık. Bu çip sayesinde bir bilgisayardan farksız, her türlü bilgiye saniyeler içine ulaşabilir. Kollar ve bacaklar tanklarda kullanılan metallerle yapılmış bir mekanikle dizayn edildi. Ayrıca, çitalardan yola çıkarak eklediğimiz metal eklemler ona normal bir insandan 10 kat daha hızlı hareket etme becerisi kazandırdı.''


Beyaz saçlı ve yaşlı olduğu belli olan adam sırıttı. Gözlerindeki garip parlamayla kahve saçlı stajyere döndü. ''Gözlemlenen herhangi bir sorun ya da başkaldırı mevcut mu?'' Adam kafasını iki yana salladı. ''Hayır efendim. Yapılan testlerde denek denilenleri harfi harfine yapıyor. Bir saniye bile duraksadığı gözlemlenmedi.''


Kır saçlı kaşlarını kaldırdı. ''Güzel, o zaman çıkabilirsin.''


Genç stajyerin gözleri gerginlikle aralandı: ''Ama henüz yapılması gereken birkaç test va-''


''Çık dedim sana!''


Genç üç buçuk atarak odadan çıktı. Kır saçlı bilim insanı ise yüzündeki sadistik ifade ile deneğe bakıyordu. Elleri, ayakları ve beyni karıncalanıyordu. Eğer dedikleri gibi bu turuncu saçlı genç, sayborg, verilen emirlere harfi harfine uyuyorsa... dünyayı çok farklı şeyler bekliyor demekti.


Heyecandan yerinde duramayan doktor daha fazla beklemenin saçmalık olacağına kanaat getirdiğinde hafifçe öksürdü ve konuşmaya başladı. ''Denek 3827, ayağa kalk.''


Turuncu saçlı metal -ve deri- yığını hızlıca doğruldu. Bu o kadar hızlı ve ani olmuştu ki doktor şaşırdığını kendine itiraf etmek zorunda kaldı.


Sayborg, tek kelime etmeden öylece dikilirken doktor onu inceledi. Kullanılan metallerin kalitesi 1 metre öteden bile belli oluyordu. Usulca kafasını salladı doktor, bu icadı denemenin tam zamanıydı.


''Denek 3827,'' dedi. ''Arkamda duran masayı parçala.''


3827, tam bir salise sonra harekete geçti. İki saniye sonra ise masa un ufak olmuştu bile. Kır saçlı adam büyük bir kahkaha attı. Sanki, sanki hayatın anlamını bulmuş, yıllardır süregelen tüm tartışmalara çözüm bulmuş gibi sevinçliydi.


Kahkahalarını güçlükle bastırarak ''Yerine geç, yerine geç koca oğlan!'' diyebildi. ''Senin sayende efendimizin isteğini, üstün ırk arayışını bir neticeye ulaştırabileceğiz!''


Denek 3827 yerine geçerken adam kapıdan koştururcasına dışarı çıktı. Fakat bir sorun vardı. Sistemi bangır bangır ötüyor, gözünün önünde uyarı sinyalleri beliriyordu. Bir kısmı plastikle doldurulmuş kalbinin yandığını hissediyordu denek. Hissediyordu... hissediyordu! Takdir edilmişti az önce, biri onun bir işe yarayacağını söylemişti!


Sisteminin verdiği uyarıları geçiştirerek az önce uzandığı yere geri yattı. %30 kadarının bırakıldığı derisi soğuk metali hissettiğinde bedenine de su dökülmüştü sanki fakat 3827 umursamadı. Aklında sadece az önce takdir edilmiş olduğu ve bunun yaşattığı his vardı.