İçim dışım yalnızlık benim, 

Tutsak olduğum bir karanlığım var

Oradaki akıbetim büyük bir muamma

Varlığımın eskimiş duvarlarda gölgesi var

Vuruyorum başımı taştan taşa

Elyel’e düşmüşüm, ışık doğmuyor adımlarıma.


Bekliyorum geleceğimi mekruhlar durağında.

Neden insanlar bu kadar vurdumduymaz? 

Ben neden inanıyorum her gülümseyen yüze hala? 

Sebebi nedir, yüreğimdeki merhametin? 

Bir yanlış mı var yaratılışımda?


Kulaklarımda korkutucu senfoniler dönüp duruyor

Milyonlarca ses yükseliyor cehennemin yedi katından.

Rüyalarımı kabusa çeviren tonlarca senaryo var

Çocukluğum el kaldırıyor bilincimin derin katmanlarından.


Zihnimde, siyah beyaz şeritlerin devasa geçit törenlerine şahit oluyorum

Gerçeklerin attığı dayakların darbesiyle yıkılıyorum; çünkü fazla ağır, taşımakta güçlük çekiyorum.

Dolunayın gözler önüne serildiği her vakitte

Lem-yezel masumiyetime özlem duyuyorum.


Ağzım zakkum ağaçlarının meyveleriyle dolu,

Yakıyorum parmaklarımı, alevleri gözlerimde büyütüyorum.

Kararımı verip dikenli bir çeteleye yazdım geçmişimi 

Görüyorum, duyuyorum ama artık kaçmaktan çok yoruldum. 

Ya rabbi, 

Bunun bir sınav olmadığını işittir bana,

Çünkü sınav dedikleri, insanın kendi elleriyle çizdiği kanlı bir tablo gibi. 

Açık artırmada sergiliyorlar iyi niyetlerini,

Onların sahip olduğu a'mak-ı ervah’ları kirli.

Ellerinde oyuncak ettiler bedenlerine üflediğin temizliği.


Ve şimdi inancımın kaos yolunda kırılan sağ kolu hala yaralı,

Sen söyle dedikleri kadar var mı? 

Kurunun yanında yaş da yanar mı?

Yoksa kurtulur mu benliğim bu günahlardan, 

sonunda zail’e ulaşır mı?