Efendim, geçen yazdığım mektubun size ulaştığını düşünüyorum. Fakat hâlâ geri dönüş yapmadınız.

Ruhum rehin-i fena hâlde demiştim. Ben yok oluyorum efendim.

Aşk mektubu olmadığını belirtsem de günden güne sizin bana verdiğiniz aşkı taşımakta zorlanıyorum. Leyal-i zemheri benim gönlümü üşütüyor ve böylelikle size tüm hislerimi dökmek zorunda kalıyorum. Gönül kırgınlığı yaşadığım hâlde neden bana yazmıyorsunuz. Mahallemize gelen her mektubu teker teker karıştırıyorum, içimde kalan ufacık umut yüzünden her gün mutlulukla uyanıyorum. Bu hâllerim kimsesiz olduğum için farkedilmiyor bile. Şiirlerimi, ufak tefek hikâyelerimi göndermiştim. Baktınız mı efendim? Okurken kendinizi satırlarda buldunuz yahut kaybettiniz mi? Dümu-i teessür dökülüyor şimdi gözlerimden. Bütün bu elem verici yalnızlık dolayısıyla sizleri sıkmak istemiyorum. Sizin sevdalı gözlerinizi, sözlerinizi özledim efendim.

Ah benim bad-ı şitâ'm...

Canhıraş mektubum sizlere ulaşırsa bir kere de olsun yazın bana efendim. Özlem her uzvumdan akıyor. Size duyduğum bu fart-ı mertubiyet beni yurdumdan edecek bir gün, biliyorum. Fakat her şeye rağmen ezvak-ı hayatiye sizin bana verdiğiniz aşkınızda gizli.

Ah benim enis-i ruh'um...

Acı bir gülümseme ile mektubuma son vermek mecburiyetindeyim. Sizi çokça özlediğimi ve kalbimi size emanet ettiğimi belirtmek isterim.

Sevgilerimle,

Mahperi.