bu mektup bir hitap ile başlamayacak. ama eğer başlayacak olsaydı sana kaya diye hitap ederdim.

bu rahatsız edici bir mektup olacak, içinde hiç ışık yok. bu sana yazdığım ilk duygusuz mektup çünkü. dünyamızın güneş görmeyen yüzü.

yine de dinle sevgili kaya,

arafta bile değilim. arafa dönemiyorum. önceden arafta olmak acı bir zevk verirdi. şimdi arafta olmak yalnızca arafta olmak demek. büyüyoruz değil mi? kendimizden kaçamayacağımız denli büyüdü varlığımız. artık kuyruğumuzu görüyoruz bu küresel boşlukta kaçmaya çalıştıkça. rahatsız edici bir kaçış. bu nedenle ölümün varlığını daha sık hatırlamak mecburiyetindeyiz. sana olan sevgim bir hiçliğe vardığında yüreğim koyulaşıyor. onca geceyi sığdıracak denli büyük ceplerim yok. her şey soluyor. özenle baktığım her çiçek , sana okuduğum her şiir manasını yitiriyor. seninle geçen günlerim mezarımızı süslemek için etrafta uçuşan ateş böcekleri, artık hayata tutunamıyorlar. ama sorun bu değil. sorun hayatla ilgili. işte bu noktada sana sarılamıyorum. bu noktada kendimden başka sarilabileceğim tek bir kişi kalmıyor. sana kollarımı uzatmıştım ama burası öyle bir yer değilmiş. burası bir ada, 4 tarafı yosunlu denizlerle çevirili. buraya ulaşamazsın. buraya kimse ulaşamaz. benliğimin şekli eğilip büküldü kollarımı sana uzatınca. keşke bu, hayatla ilgili olmasaydı. işte o zaman sana sıkıca sarılırdım. üzüm bağında bir salkım gibi. bu gece kelimeler beni yasatabilir mi tekrardan? hissiz mektubum hislere kavusabilir mi? sanırım gözlerim doldu. bı bebeğin ağlaması gibi içten bir şekilde. ama berrak değilim. artık sevemiyorum. artık insanlara baktığımda kusurlar silsilesi görüyorum. ve ben de bir insanım. bazen yalnızca tüm kelimeler ortadan kalksin istiy

orum.