“Kalemimden Kan Damlardı Gül Kokulu Yıllarda”
Lise zamanlarının platonik aşığının sözleri
Yıllarca aradı da bulamadı yerini
Şimdi gerçeklere ermenin verdiği o hisle
Manasının olmadığını görünce,
Liseli kendimi oturttum karşıma ve uyardım onu:
Asla kan damlamaz yıllarda gül kokulu
Kaleminden kanı damlatan şey esir edilmiş bir yürektir.
Ne zaman ki özgürce seveceğin birisi olur,
Mutluluktan şiir bile yazamaz kalemin
Ne zaman özgürce biter aşkın,
Bir damla gözyaşı dahi dökemez gözlerin.
Liseli İbrahim, senden dokuz yaş büyüğüm ve bu yıllarda
Çok güzel bir aşk yaşadım. Çok güzel bir aşk kaybettim
Çok sevdim ama kaybedince nefret etmedim.
Ondan daha çok onun mutluluğunu istedim.
Gönlümü bıraktım kendi yolunu buluyor.
Gönlünden kan, onu koyduğun kafeslerden dolayı damlıyor.
Bak, sen bu tarz şiirler yazanları sevmezdin.
Ölçüsüz şiirden nefret ederdin.
Kafiyelerin, ölçülerin ve sana öğretilen o zararlı sevgi anlayışının,
Senin dışından gelen her şeyin kölesiydin.
Zamanla büyüyorsun İbrahim, çok fazla şey yaşıyorsun.
Hayat senin o sıkı sıkı sarıldığın kalıplarını,
Gözlerini yaşartarak kırıyor. İbrahim, bazen
Kırıldıkça özgür olduğunu anlayacaksın
O zaman ne sevgini kalıplara koyup kendini kandırırsın
Ne de üzüntülerinin denizlerinde kendi kanında yıkanırsın.
Unutma, sen üzülebilirsin, sen sevebilirsin ama
Unutma, sen hiçbir şeyin, hiç kimsenin kölesi değilsin.
“Kalemimden kan damlardı gül kokulu yıllarda”
Son birkaç gündür bu yerini bulamamış dize ile
Hesaplaşmam gerekti her gece
Bunu sana anlatayım İbrahim,
“Kaleminden kan damlamaz gül kokulu yıllarda
Özgürse gönlün güzeldir sevgilinin kolları
Yüreğini esir etmişsen fayda etmez dudakları
Gerçek bir öpücükle, anlayacaksın bir gün beni
Hissedeceksin her öptüğünde özgürleştiğini,
Özgür hissederse yüreğin, onu kaybettiğin anda dahi,
Toparlanır, ayaklanır yeniden seversin birini
Unutma sakın İbrahim, Unutma bu söylediklerimi”