Ah! gecenin romantizmi...
Melankolik sakallarım benim!
Çaldın kapımı yine...
İçerdeyim
Gel, buyur...
Demlenen çayı
Suya kavuşturalım,
İnceltelim,
İstenen kıvam
gelene kadar,
sözlerimizle birlikte...
Perdeyi kapatıp,
Karanlığın koynunda bağdaş kuralım.
Ateşe verip geçmişi sobamda
Mazi de ettik mi soğuğu,
Anlatmak sırası sarsın etrafı,
Hoş bir telaşla...
Koştursun etrafta sözler
Sıcakla yükselen havaya karışıp.
Kulağımdaki hengame dinsin.
Yandıkça karası kalsın kömürün
Her bir yağmurla duvarımda...
Kollarını açarak aşağı inen ,
herbir gözyaşı uzanımında..
Nasıl bir yanmak bu
Herkesi ıslatan...
Vurur yüzüne yüzüne
Fırça darbesini
Gri düşürür kararlılığına,
Sıçratır üstüne yoluna sapanların...
Hüznün izi kalır...
Yetmediği yerde,
Sözcüklerimizi karartalım...
Ritüle yatıralım,
Zihnimizde saklı kalan çıplaklığı...
Açık-seçik,
konuşmak seninle...
Söyle,
Kaç zamandır düşmedi yanağına pembe,
Utanmadan öyle.
Çıplak her bir harf,
Kelimelerimin elbisesi yok...
Güneşten ışık çalalım buket buket,
Karanlıkta kalmış evime.
Güneş ışığını çağıralım,
Çatlak penceremden sızan
Işığa itaat edelim.
Tozutalım da,
Görünsün vücut bulmuş,
hücum eden ışığın her bir zerresi.
Aydınlığa hasret sen,
Sana hasret ben...
Işık aydınlatsın her bir yerini..
Körebe ruhunu
Yakalat bana bilerek.
Buğdayım,
Sana eğileyim.
Boynum belinden ince
Önündeyim
Hasat eyle beni...
Kat kendine
Kavruk bedenine kat beni
Tohum tohum ek,
Harmanında toprağına serp beni...
Çığ düşür
yamaçlarından,
Ağırlığını bileyim üstümdeki.
Çiğ düşür,
hafifliğinde boğulayım...
Yakın olayım...
Çatlak duvarlarına resimler sığdırayım..
Yatıya bırak,
Elindeki çiçekle kendini...
Evime hoş geldin!
Gel hoş eyle beni!