Bu evden annemin dualarını ardımda bırakıp çıktığım gün, çok uzaklardan bir evladın kanını ve mütemadiyen bir annenin ahını alnıma çalıp geri döndüm. 

Bana kader deme, ben inancımı bir kâğıt parçasıyla kaybettim.


Oysa ne masumdum ayak bileklerimle üzerime çekerken bir savaşı,

ne güzeldim seni kaybetmeden kazanırken her yarışı. 

Benden, yüz çevirdiğim yüzüne gülmemi bekleme.

Ben zaten koca bir halkı kahkahalarla helak ettim.


Bak çocuklarımı öldürdüler, tabutlarını koydular başucuma. 

Onlarla büyüttüğüm çiçekler soldu şimdi avucumda.

Bana merhamet deme, ben kalbimi çocuklara atılan her tekmeyle birlikte idam ettim.


Sen de ne delikanlıydın bir yangından kaçarken, akşam ezanından önce evde olması gereken küçük bir çocuk gibi. Saatsiz, zamansız, kavramsız değil yani. Şimdi gördüğün her ateşte bıçak biler mi oldun?

Benden el uzatmamı bekleme, ben ellerimi her yangına su taşırken feda ettim.


Bundan böyle postacın başka kapıyı çalsın.

Mektupların başka eşiği aşındırsın.

Yüzün yüzümden, kışın güzümden ar etsin.


Bana hâlâ memleket diyorsun.

Ben elimin değdiği her yeri bile isteye, yana yakıla kendime gurbet ettim.

Sen de yavaştan kendine yeni bir sığınak bul istersen.