Beyoğlu’nun gizlenmiş sakin yerinde yazıma başlamadan önce kahvemden bir yudum, sigaramdan bir duman çekmeyi bekliyorum… Umarım istediğim bütünlük tamamlanacak ve yazmaya başlayacağım,,
Memnuniyet. Dilimizdeki sözcük anlamını araştırdığımda sevinç kelimesi ile anlamını tamamlayan bir kelime. Ancak ben şu şekilde açıklamak istiyorum: İnsanoğlunun tamamıyla asla yaşayamayacağı bir duygu. Duygu demem belki pek yerinde olmadı ama her neyse.
Filmin ilk başladığı, ağlama seslerinin yükseldiği o doğum anından itibaren memnuniyetsizlikler üzerine kurulu bir hayatımız var. Ve çoğu nefesimizi bunu kırmak amaçlı harcıyoruz. Çoğu insanın hayatı tek bir amaçta birleşiyor o da; sevinç duyacağı ve memnun olacağını sandığı hayat için çaba sarf etmek. Sanırım kendimizi kandırmayı çok seviyoruz. Sabah uyandığında özenle seçtiğin o kahvenin yudumu, hiç kimsenin bilmediğini düşündüğün o gizli şarkını dinlediğin anlar… Bunlar bizim kendimizi kandırdığımız anlık memnuniyetler ve evet ben yaşamayı seviyorum demeyi hatırlatacak küçük şeyler. O bardağın dibi gözüktüğünde, şarkı son bulduğunda yine kendimizi memnun edecek başka şeyler ararken buluyoruz. Evet ne yazık ki başka bir yolu yok sanırım bu filmi bitirmenin. Yazar! Kes edebiyatı başka türlü nasıl devam edelim diyeceksiniz belki. Haklısınız. Ben buraya haklı olmaya değil sadece bundan çok yorulduğumu ve ne yazık ki memnun olmak için çabalamayı istemsiz bir şekilde hayatımızın düzeni yapmış olduğumuzdan yakınmak amaçlı geldim.
Hiçbir bakış açısı, hiçbir cümle beni bundan kurtarmayacak. En acısı bu sanırım. Yazımın başında bile memnuniyetimi tatmin etmek amaçlı kahvemi ve sigaramı bekledim. Mantıken memnun olmadığımız anlardan bize ne di mi?
Bunun en çok yoran kısmı ilişkiler. Romantik bir ilişkiden bahsetmiyorum. Evet o da dahil ancak bütün insan ilişkilerinden bahsediyorum. Kimsenin dört dörtlük insan kalıbına yerleşemeyeceğini bilmemize rağmen, memnun olmadığımız küçük noktalar bizi mutlu eden noktaların yanında daha büyük ve daha siyah gözükür bir hale geliyor. Ve tuvalin sadece bir köşesine takılıp kalıyoruz.
Beklentilerimizin gerçekleşme isteği ile yanıp tutuşurken bu beklentilerin gerçekleşip son bulması demek başka beklentilerin doğumuna neden oluyor. Ve yine memnun olmuyoruz. Beklentileri sarmaşığa, güzel bir mimari ile yapılan o tarihi binayı şu an’a benzetirsek; sanırım bütün güzelliği sarmaşıklar ile kapatıyoruz. Komik olan kısmı bunu bilmemize ve ‘memnun olmadığımıza’ rağmen yine de sarmaşıkları sulayıp durmamız. Kendime sürekli söylediğim ve eminim ki sizinde sürekli olarak kendinize söylediğiniz ama asla gerçekleştiremediğimiz bi bakış açısından bahsetmek istiyorum. Gözünüzün önüne muhteşem gösterişi ile bir ortancayı getirin. Eminim ki renkleri ve güzelliği sizi oldukça büyüleyecek ve memnun edecek ama arasında güneşi yeteri kadar göremeyen, ilgilenilmeyi bekleyen bir kısmın solmuş olduğunu göreceksiniz. Peki bu sizi büyüleyen kısımdan mahrum bırakmaya yetecek mi? Hiç sanmam. O hala sizin gözünüzde varlığını sorgulayacağınız muhteşem bir ortanca. Evet kendime sürekli bir çiçeği romantize edişim ile bahsedeceğim konuyu hatırlatmıyorum. Madem geldik buraya e biraz edebiyat yapalım. Neyse. Kısaca bahsettiğim şu ki; güzellikleri hayatınızdaki çirkinlikler ile, memnun olmadığınız anlar ile kirletmeyin. Söylemesi ne kolay di mi? Bunu gerçekleştirmeme ( şüpheli ) en yardımcı olan iki şey şu ki; kabullenmek ve ayrı tutmak. Karşımızdaki insanı, içinde bulunduğumuz hayatın bize her zaman güzellikler ile gelmeyeceğini kabul etmek ve bize sunduğu güzellikleri ve çirkinlikleri ayrı tutmak. Sonuçta bir ressam memnun olmadığı eserinden sonra çizmeyi bırakmıyor ve sonucundan ziyade o çizdiği an’a bağlı kalıyor. Aksi bi durum belki de onu hayattan koparacak ve tek bir memnuniyetsizlik yüzünden benliğini sonlandırıp çizmeyecek ve iğrenç bir hayat onu bulacak.
İnsan ilişkileri ile ilgili noktaya geleceksem, eğer ki karşınızdaki insan bi şekilde hala oradaysa illa ki zamanında size güzelliklerle gelmiştir. Sizin her an karşınızdaki insanı memnun edecek şekilde gitmediğinizi düşünürsek karşınızdaki insanında size bu şekilde gelmeyeceğini bilmek ve bu şekilde bakmak sanırım sizin için daha anlaşılır ve normal gelecek.
Memnuniyetten, beklentilere, beklentilerden insan ilişkilerine böylesine bir geçiş yapacağımı düşünmezdim ancak hepsi birbiriyle ucundan bile olsa, ki bence ucundan değil, bağlantılı.
Bu yazıyı nasıl bitireceğimi bilmiyorum. Zaten hep nasıl başlayacağımı ya da nasıl bitireceğimi bilmeyen bir insan oldum her konuda. Bunaltıcı. Her neyse.
Memnun olmak için bu kadar çaba ve bu kadar düşünce sarf etmemek lazım sanırım. Hepsi an’dan ibaret. Ne diyordu şu edebiyat yapan twitter hesapları? Hatırladım. Mutlu hayat yoktur, mutlu anlar vardır. Memnun olacağınız bir hayat yok, memnun olacağınız anlar var. Şimdi gidip kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Belki birkaç dakikalığına kendinizi tatmin edersiniz memnuniyet ile.
Bu arada Rachael Yamagata sen en güzel bir sese sahipsin. Buradan sonsuz teşekkürler yazıma ortak olduğun için. Benden sana ve hayatıma güzellik katan insanlara beni oldukça memnun ettikleri için en güzelinden solmuş bir ortanca. Memnun etmeyen hayatıma ise güzelliğini hala koruyan ortanca. Bana çok şey öğrettin.