birazdan doğabilirim sayfalarda

bakma her düşündüğümü yazacak kadar ahmak

ve sözlerim bir şiir edecek kadar okkalı olmadı hiç

cümleler uzadı, düşünceler kısaldı

günlerle ters orantılı bu düşünme faslı

zaten artık ne yaz ne kış saati uygulanıyor

bu yüzden saatim yılın her günü sadece iki kez doğruyu gösterebiliyor


bir günü her gün yaşayan

yağmur yağdığında bankamatik saçaklarına sığınan

pek takım elbiseli, hiç yağmur görmemiş tenli memurlar

doldururken otobüs kuyruklarını fiyakalarıyla

adı konmamış bir özlemdi

şehirler arası otobüs terminalleri


kaçamak yaşamlarını kameralar aracılığıyla betimleyen

megapiksel megapiksel bir varoluş sorununun

en tutarsız yanıydı garanti süresinden önce bozulan şarj kabloları

retorik düşünceyi öldürmeye yemin etmiş ekranlarda

makûs bir talihti Aristo

hem ben zaten anlamıyorum bu yirmi birinci yüzyıl modernizmini

anlatamam da klasikleşmek göğsünüzün üzerindeki logolardan ne kadar değerli?


yoldan geçenler, çöpçüler, memurlar ve sevdiklerimiz, şairler

hep sevdiğinizin gözlerinden bahsedecek değilsiniz ya

biraz da fikirlerinden bahsedin istiyorum

bir yangını tasvir eden kalemlerinizin tükenmezliğinden

ne zaman soğuk demirlerle bezenmiş yurt ranzaları çıkar?

tüm maneviyatını bir eşyaya indirgemiş yeniyetmelerin arasında

hapse düşmek ister dizelerim

ve ikna odalarında "ben şair değilim!" kavgası

hâlâ egzistansiyalist bir devinimdir