Merdivenlerden çıkan çiftçi

Tırabzanın eşiğine geldiğinde

Ayak sol başparmağının ucunda

Dumanı tüten bir dirgen hissediyor

Sağ elinin yüzük parmağını burnundaki tezeğe götürüyor

Tezek ona tarladaki böcekleri çınlatıyor

Şalvarını emen keneyi hatırlatıyor

Başını silkeliyor çiftçi

Fakat kimi düşünceleri çırpamıyor

Çitlerin birkaç santim daha derine çakılması,

Kuyudaki kovanın ilaçlanması,

Balkız’ın eklemlerine sırnaşmış o ağrının bir şekilde iyileşmesi,

Badem ağacındaki salıncağın

Oğlanın gözyaşlarına bakmadan kaldırılması gerekiyor

Kaşları çatılıyor bunları düşünürken

Elindeki bataklığa dalıyor

Dişleri çatırdıyor

Yüzü büzüşüyor

Olduğu yere sabitleniyor gururu

Bir an olsun içinden gülümsemek geçmiyor

Bilmiyor çünkü kavramları

Ya da kavramların neyi çağrıştırdığını

Fakat bir soğukluk kaplıyor ciğerlerini

Bunu anlıyor, hissedebiliyor, geçmişle bir bağlantı kurabiliyor

Babasının kendisine oyduğu kavalı hatırlıyor

Gamzeleri kıpırdıyor bu yüzden

Bir kıza çalıyor bu flütü

İlk defa ayağının altı sızlamıyor

Rüzgâr canını acıtmıyor ilk defa

Gözleri yumuşuyor çiftçinin

Bir kar tanesi düşüyor kızın alnına

Çiftçi anlam veremiyor buna

Başını sağa çeviriyor

Atlılar koşturuyor vadinin üstünden

Alev kuşanmış bir atlı utanıp gözlerini kaçırıyor çiftçiden

Kız, kavalı duyamıyor artık

Çünkü

Çiftçinin parmakları dolduramıyor hiçbir boşluğu

Yumruğunu sıkıyor bu yüzden

Kemiklerini geçirmek istiyor karısına

Karnı gurulduyor

Anasının açtığı yağlı bazlamalar kaplıyor saç diplerini

Gözleri kayıyor tavana doğru

Tavandaki deliğe çarpıyor kirpikleri

Babasının mezarını deşmek istiyor

Yok etmek istiyor mezara bulaşmış her bir zerresini

Kendisi girmek istiyor o mezara

Karısı her gün onu sulasın istiyor

Oğlu her gün kaval çalsın istiyor kendisine

Üstüne kar yağsın istiyor

Karar verdi

Yarın ilk iş atı vuracak

Kendisi gibi yaşlandı zaten

Oğlanın gözleri şehir yoluna kayıyor her gün

Oğlu biliyor kavramları fakat çiftçiye anlatmıyor

EŞİT Mİ BU? diye haykırıyor çiftçi içinden

Alev birikiyor şakaklarında

Gözlerini tutamıyor akmaktan

Dizlerini büküyor

Yumuluyor merdivenlere

Yumulmasıyla birlikte

Bir bot izi hissediyor yüzünde

Etrafına bakıyor aceleyle

Ay ışığı vuruyor kulaklarına

Kuyuya doğru yürüyor

O kuyuya, kuyu da ona bakıyor

Harfler görüyor, bir takım anlamsız devinimler

Kuyu artık o oluyor

İlaçlıyor her bir zerresini

Bahçeden bir elma koparıyor karısı için

Oğluna yeni bir kaval oyuyor

Dudakları hareket ediyor çiftçinin

Bir kelime fısıldıyor

İŞTE

Kibrini başına doğrultuyor

Tetiği çekiyor

Ve merdivenlerden iniyor