Ey sevgili kasaba halkı,

Binbir çeşit değişimlere uğradınız, doymadınız mı ötelenmekten?

Size benzemek istemeyenlerin ayaklarına prangalar vurmadınız mı?

Gözlerim tüm kötülükleri izlerken mil çekmişti berceste ile.

Kasabadaki tüm tezgahlar yerle bir olmuştu akşamın ilk saatinde.

Köhne huş ağaçları eşlik etmektedirler hüzün dolu bakışlarıma.

Lakin gökyüzü yeryüzünden farksızdır artık.

Yabancı rüzgarlar esiyordu gözlerimin görmeye alışık olmadığı bu yabanda, bu iklimde, akşamın ilk saatlerinde.

Etrafta üryan koşuşturan ruhlara şahitlik etmiştir gözlerim.

Nilüfer çiçeklerinin suçları yoktur.

Üryan ruhlar yok etmişlerdi tüm güzellikleri.

Mümkün iken zorlaşmıştı adımlarım.

Mümkünatı yok iken kolaylaşmıştı oysa.

Koca bir çığlığın altına saklanmalarım.

Dağlardan gelen yankılar eşlik etmiştir yalnızlığıma.

Daha gün yeni doğarken solmuştur ilkbahar ardından sonbahar.

Her gün batımı ile birlikte gençliğimde sürüklenmektedir ardından.

Yaşımdan büyük düşünceler kırkıma dayanmıştır.

Nefes alışverişlerim yetmişimden gün aldı.

Saymakla bitmez talihsizliklerim.

Namütenahi ovalarda yakmıştık ateşimizi.

Küçük çocuğun ilk adımları gibi anlamsız geçici mutluluklarımız.

Nitekim kasabadan bir iz'e rastlamadım bu ovalarda.

Mutluluk kendi içimde gizlidir, arayışım yazgımdır.

Ayna tutmadı bu yürek hiçbir üryan ruhlara.

Bütün doğrularımı emekler iken kaybetmişim.

Bütün sevmelerim sevgiyle kopartılan papatyaların içinde endişelidir.

Toy bedenim.

Adımlarım gibi korkak.

Yüreğim kadar cesur.

Anlaşıldı tek başıma geçecektim ovaları.

Yeniden.