Birikmiş bir uzaklık var gözlerimizin birleşemediği her yerde.

Uzaklık en kuytu köşelere dek sinmiş.


Mesafelerin yalnızca bir yoldan ibaret olmadığını biliyorum. Yaşayarak öğrendim. Sabırsızım. En kötü huyum olsa gerek. Beklemeyi bilmeden mesafelere katlanmak epey zor. Oysa seni beklemeden önce sabırlı biri olduğumu düşünürdüm. Fakat seni düşününce tüm ezberlerim yerle bir oluyor, bildiğim her şey silindiği yerden yeniden yazılıyor.


Yeniden yazılan hiçbir şeyi yadırgamıyorum. Senin dahilinde olan her şeyi fark etmeden kabulleniyorum. İyi ve kötünün bile anlamının değiştiğini hissediyorum. Tuhaf değil. Gerçek. Gerçek olanı sorgulamıyorum. Bunun anlamını bilmeni isterdim. Seni bekliyorum, gerçeğin en yalın hali bu. Fakat yine de bunun beni yeniden yaşatacağını bilemezdim.


Bazı uzaklar çekermiş insanı. Hiçbir uzaklık bu kadar yakın olmak istemedi, biliyorum.

Hiçbir uzak uzaktan bu kadar nefret etmedi, hissediyorum.


Gözlerim baktığım her yerde gözlerini arıyor. Ellerim dokunduğu her yerde ellerini arıyor. Yine de hissediyorum başımı yastığıma koyduğumda. Bir hayal de olsa, ellerin ellerime değdi. Gözlerin gözlerimden hiç ayrılmadı. Asıl gerçek bu. Hissediyorum.


Bakışların düşkün. Adımların mesafeli. Gülümseyen çehreni saran koca bir yalnızlık. Yüzün zihnimi istila ediyor. Yine de yalnızlığını çekip almak için her şeyi yapardım. İnan.


Azalmayan, her geçen saniye büyüyen bir mesafe var. Sabırsızdım. Ama gerçekte güçsüzüm. Dünyanın bir ucundayım. Dünyanın bir ucusun. Bununla nasıl baş edilir, inan bilmiyorum.


Yanımdaydın. Yanındaydım. Bakışlarımız hiç değişmeden aynı mesafeyi paylaşıyordu. O gün, aynı yolda aynı uzaklığı paylaşıyorduk. Bugün daha iyi anlıyorum. Bir mesafe vardı aramızda. Bana baksan, ellerin ellerime değse, sonsuza dek yanımda yürüsen tek bir an azalmayacak bir mesafenin içindeydik.


Mesafeler, yalnızca bir yoldan ibaret değildi. Değil.

Unutamıyorum.