Çekimleri Viyana ve Prag'da gerçekleşen Avusturya yapımı bir Netflix dizisi. Dizinin yönetmen koltuğunda Marvin Kren var. Marvin ''Bilinmeyen ve daha önce görmediğimiz bir Freud portresi çizmek istiyorum.'' diyerek seyircinin iştahını kabartıyor.


Marvin'in açıklamasını es geçmemek gerek. Dizide farklı bakış açılarıyla psikanalize yerleşmiş hipnoz tekniğinin gelişimine şahit oluyoruz. Sigmund Freud yakın zamanda kendi muayenehanesini kuran Yahudi bir doktor. Bu doktorun psikanaliz kuramı devrim yaratarak günümüze ulaşacaktır. Freud, mesleğini icra ederken bir yandan seminerlere katılarak meslektaşlarıyla bilgi alışverişinde bulunur. Son seminerinde hipnoz tekniğinden bahseder. ''Çok yönlü bir histeri beyin hastalığı değildir. Benim bilinçaltı dediğim şeyin bir sızıntısıdır.'' der konuşmasında. ''Titreşen bir alev. Geri kalan her şey bilinç altındadır. Yasak düşünceler, arzular, içgüdü her şey orada ve taptaze. ''

Elinde sarkaç gözlerinde parlayan bir ateş ile hipnoz tekniğini gösteriyor. Ses teli felci geçiren hastasının bilinç altına iniyor. Bayan Lenore. Ancak anlattıkları da gösterdiği yöntem de dinleyenlerin ilgisini çekmiyor, hatta Freud ile dalga geçiliyor.


Dizide gördüğümüz tek seans hipnoz üzerine değil. Medyum bir ekibin kendilerine ait gizemli seansları da dizide mevcut. Üyelerinden biri Fleur Salome. Histeri hastası. Bu ekibin hem kurbanı hem de kurtulanı. Freud ile hikayesi Freud'un tesadüfen odasına girmesi başlıyor. Freud'un hipnoz tekniğinden haberdar olan Fleur, medyum olduğunu söylemesi üzerine Freud gülüyor. ''Değilsiniz. Sadece insan doğasını anlıyorsunuz.'' diyor. İkisini birbirine çeken garip bir gerilim var. Freud'un şüpheli gözleri önünde Fleur aniden bir nöbet geçiriyor. İstisnasız bir kuşku içerisine giren Freud, kadının şov yaptığını söylüyor. Ancak Fleur çaresiz ve yardım istiyor. ‘’Teşhisim nedir sence?'’ suallerinin üstüne bir de Freud'a kendisini tedavi etmesini söylüyor. Freud ile karşılaştığı için şanslıydı. Freud, hipnoz ile Fleur'un birtakım cinayetler ile bağlantı kurabildiğini fark ediyor. Diziye bu noktadan sonra polisiye unsuru ekleniyor. Keza Viyana kanalı civarında kayıplara karışan Clara'nın Fleur'un hipnoz altında bahsettiği bir şekilde gerçekleşmesi Freud'un hipotezini güçlendiriyor. Bu ikili, hastaneye gidecek ve Fleur, Clara ile hipnoz tekniği içinde Viyana kanalına gidecektir. Büyük bir ciddiyetle uygulanan seansın sonunda Clara'nın abisi Leopold'un kardeşinin ayak parmağını kestiği görülüyor. Freud, bilinç ve bilinçaltı kavramlarını hipnoz esnasında sorgulayarak gerçekleri o bilinç içerisinde olacak şekilde gün yüzüne çıkarıyor. Öyle ki dizide hastalarından biri olan Bayan Lenore'nin Freud'un bu tedavi yöntemine övgü dolu yorumunu görüyoruz. Bayan Lenore, kıdemli bir subay olan Alfred Kiss'e Freud'un tekniğinden bahsediyor. Parmaklarını kımıldatamayan subay Kiss, bunun üzerine Freud'a gidiyor. Freud ‘’Sadece ellerim ve sesim’’ diyerek subayı hipnotize ediyor. Seans sonunda subay gözlerine inanamamıştı. Gözlerini açtığında elini kıpırdatabiliyordu. Alfred Kiss, Freud'a en çok destek veren isimlerden biri olacaktı. Ancak Freud'a destek verenler isimler ile birlikte ortadan kalkması gerektiğine inananlar da var: Viktor Szápáry ve Sophia Szápáry. Avusturya'dan intikam alma hedefi üzerine ant içmiş Macar bir çift.


Szápáry çifti Fleur'a Freud'un tesiri altında kalmaması için her türlü yolu deneyecektir. Hatta Fleur'un Avusturya veliaht prensini etkilemesi için özel seanslar uygulayacak bir düzeye gelmesini sağlayacaklardır. Sophia bunun için özel bir hipnoz tekniği uygular. Macar mitolojisindeki şaman isimlerinden biri olan Taltos'u telkin ederek Fleur’un beynini yıkar. Fleur'un bilincine Taltos'un işlenmesi onu alt üst edecektir. Bilinç altında Taltos, Szápáry çiftinin kibriti olacaktır. Viktor ve Sophia'nın hedefi, Avusturya'dan intikam alıp Macaristan'ın özgürlük ateşini oluşturmaktı. Ancak Fleur'un bu planı duyması ve çırılçıplak bir vaziyette onu bekleyen prensi hipnoz altına alması tüm dengeleri değiştirmişti. Fleur'un bilinçaltı artık değişmişti. Fleur gitgide içgüdü ve arzularının kurbanı olup histerik davranışlar sergiliyordu. Freud tüm bu olanlara anlam vermeye çalışırken kariyerinin tehlikede olduğu fark ediyordu. Fleur'un histerik durumunun yanında hayal dünyası da onu yanıltıyordu. Hayal ettiği fantezilerinden açılan bir kapı sesi onu uyandırabiliyordu. Fleur'a olan hisleri öyle yoğun bir boyuta ulaşmıştı ki kız arkadaşına yazdığı mektubun sonunu Fleur'un adını yazarak bitirecekti. Birbirini arzulayan Freud ve Fleur'un birlikteliği ve kurdukları bağ dizide ayrıntılı işlenmiş. Semptom veya düş olarak yorumlayabileceğimiz Freud'un bu iç yüzündeki çatışma, sevgilisi Martha tarafından ilerleyen bölümlerde kabul görecek ve aralarında duygusal bir zedelenme yaşatmayacaktır.


Sophia Szápáry hedefi yönündeki tek engelin Freud olduğunu düşünüyordu. Fleur'un Freud'a olan ilgisinden rahatsız olan Sophia, Freud'u hipnoz altına alarak ona kendini öldürmesini söyler. ‘’Teslim ol. Kendini öldür. Ve Acele et.’’ Freud, hipnozun etkisinden çıkıyor ve kokain kusuyor. Onu gerçekten de ölümden kurtaran annesiydi. Hipnozun içinde tekrar hipnotize olmuştu. Artık kurtulduğuna göre düşündüğü tek şey vardı. Fleur. Onun tipik bir histeri örneği olduğunu, kesilmesini ve incelenmesi gerektiğini hatta bunun psikiyatri camiası için bir devrim olacağını düşünüyor. İster doğrudan ister dolaylı olarak bağ kurduğu hastasının Viyanadaki birçok olayla bağlantısı olduğu aşikar. Fleur'un bilinçaltına yerleşmiş Taltos, sadece onun bedeninde değil, Szápáry çifti sayesinde Avusturya ordusuna mensup birçok subayın benliğinde yer alacaktı. Taltos, Macar mitolojisinde önemli bir yere sahipti. Sophia ve Viktor, Taltos'un Tanrı tarafından bazı insanlara atfedilen özel bir güç olduğunu düşünüyordu. Bu özel güç, Avusturya veliaht prensinin davet edildiği bir davette açığa çıkacaktı. Nitekim doğru zamanı Viktor hesaplamıştı. Fleur'un odada olduğunu sezen Sophia'yı sakinleştirdi. ''Vakit geldi.'' Yolun sonuna geldiklerini anlayan ikilinin gözlerinde arzu ve minnet belirledi. Geriye ölüm karşısında dans etmek kalmıştı. Kışkırtıcı ama bir o kadar kuşku dolu. O dakikalar içerisinde hem zevk hem de acı içerisindelerdi. Hayatları o andan itibaren değişecekti. İkisinin ağzından çıkan bir ''Elveda'' sesi birbirlerine son sözleri olacaktı. Sırada hiçbir düşmanı sağ bırakmama görevi vardı. Bu görev Taltos'un. Szápáry çifti hipnotize ettikleri her bir subayı görevine çağırdı. Ortalık kan gölüne dönmüştü. Bu görevde yer alan kritik bir isim de veliaht prensiydi. Taltos ona öyle hükmetmişti ki tek hedefi babasını öldürmekti. Ekselansları kurtadan ismi tahmin etmek ise zor değil. Sigmund Freud. ''Taltos uyumanı emrediyor.'' uyarısı işe yarıyor. Freud, veliaht prensine hastanenin psikiyatri servisinde terapi uygulayacaktır. Ancak ekselanslarının kesin talimat ve tehditleri bu olayların gizli tutulmasına sebep olur. Fleur, can güvenliğinden şüphe ederek hayatını gizlenerek yaşamaya koyulur. Szápáry çifti ise Avusturya'nın yıkılışını göremeden ölecektir. Ölmeden önce düşündükleri şey aynıydı. Sophia'nın gözlerine ümitsizlik ve keder, Viktor'un öfke sirayet etmiş. Elindeki kılıca Viktor öfkesini haykırdı. ''Macaristan'a özgürlük''. Sonrası bir düzine taramalı tüfek sesleri.

Freud, hipnoz tekniği ve Fleur'un tedavi sürecine dair birikimlerini yazmaya başladığı kitabına ara verir. Ancak ona kaldığı yerden devam etmesini söyleyen biri olacaktır. Fleur. ''Sayende kim olduğumu biliyorum.'' diyerek ona teşekkürlerini sunacaktır. Onun hakkında değil, onun sayesinde bir sürü kitap yazmasını söyleyecektir. Fleur'un Freud ile son karşılaşmasında söylediği gibi ''Sigmund Freud ol. Dünyayı değiştir.''