.

I. (Kabirdeyken)

Serilmiş ufuğa ağladıklarımız

Destâne, parıltıya sırlı gözyaşlarımız

Bir ağaç var kellemizin eşiğinde bukle bukle

Alnımız yarılmış da Ay inmiş beşiğimize

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen...

Yanında avuçlarını paylaştığımız

Kundaksız ilk nefesidir,

bir sübyanın


Alt tarafı geceyi yutmuşuz, eller kavuşmuş

Kavga bitmiş, horoz ölmüş; söyle

Sezdin mi, donmuş toprağını saran avcumu,

Eğdiğim ki bu alnımdır ilk defa,

İlk kez utanmadan yumduğum gözümdür!

Kabrini yamayan kanatsız başında;

Karşına tutulmuş

Yunulmaz çocuğu, avcunun kurusunu

Sezdin mi tüylerinde, yine; söyle!

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen

Öpmekten nasırına nasır mıhladığım

El ve ayak âyâları


Ben sezdim; Havva'dan son nefes çekildi de

Ormanların sûruna adem ruhunda üflendi,

O vakit çıktı gerdanımdan

Ansız gökten ağaçlar, hâlâ bende midir köküm

Sancıtarak okutur adını,

Selânı duydum, selânı dinledim,

Okudular adını ağaçlarımız, çiçeklerimiz

Ey alemlerin rabbi! Şurada çürüyen

Budanmaz dikbaşlı dallarıyla

Öptüğüm ensen


Hatırlarım, tahtımda şehrimi dikizlerken,

Olmuştu her şey, gül yatağında bir çift lekesiyle, hallere icrâ bir imparatorluktu

Ve balıklarıyla ekmeği,

Bir nefes daha icât edemedim sana;

Bir nefes daha, bir isâ daha indiremedim

Bir nefes daha icât edemedim sana; bir isa

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen

Taşlarla kanattıkları göğsünü

Kaçıran ayaklarım


Tersine çevrildi sanma alemi

Kuyudakini babîl, kuledekini yusûf sanma,

Bir dem zerresi bile ölmedi, BİR DEM ZERRESİ

Gel ki gör içerimden; gel, lahdinden kalk leylâ!

Bir kan damarda kaldıysa kahrolsun,

Görür müsün gözlerimden güneş yansımaz artık göğsüne, yağar!

Duyar mısın, gözlerim yangınlarını söndürmez artık, yanar!

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen

Avuç avuca, gitgide sararan tan

Göz bebeğimin ortasındaki bir tebessüm


Zamanın haşat eteğine iliştiğim bir mektup;

Köşeleri yangılı, örgüleri kargılı

Sen öldüğünde sanardım çıkar yangınlar

Yanar şehirler, durur vakit ve patlar alevlerle güneş; yok!

Sen, kanatlandığında

Hiçbir aleme yakışmadı ateş dahi!

Şimdi karanlık indi, şimdi soğudu zübdeler

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen

Göğsümde tımarladığı atlarıyla

Kahve gözlü bir kervansaray


Gece, iki can birleşince sararırmış;

Elbet geleceğim; elbet görecekler!

Sen şaşıracaksın, herkes hıçkıracak

ve olacak sabâh!

Saçımın akıyla göz akıma saklanmış olan; zaman, o vakit duracak

Kendi çocuklarını yutmuş, dem;

O an susacak

Getirip gideren bir yerde, seni; babîlin kuyusundan

Yusûfun kulesine selamlayacağım!

Varsın vursun yüreğimin kalan son odası

Ey alemlerin rabbi, şurada çürüyen

Bülbülü görür müsün?

Gülünün üzerinde

Tir Tir