Tüm hayallerimi camın arkasına bağladım. Yani içim olan dışımdaydı. Baktığım pencerelerden başka şahidim, geldiği yollardan başka umudum, gittiği yollardan başka da ufkum yoktu. Ve beklemek… Gerçekten gelince mi değer beklemeye? Bekledikçe mi kıymetlenir gelmesi istenen? Susulan ve sustuklarından ibaret olan susmalarına sağır olunca, çaresiz, kalem denen yılana sarılıyor insan. Çünkü yokluk denizinde boğulmama tehlikesi var ve bu durumda kalem denen yılana da sarılmak en doğrusu. Ne yokluk boğuyor ne kalem zehirliyor. Bahar gelmese bile bazen bir çocuk gözüyle mevsim şeridine bakmış gibi oluyorum. Yalnız suyun resmine bakarak susuzluk giderilemez. Suya hasret artar ama su akmaz…