Hayır, geceleri hiçbir uğultu duymuyorum. Sadece insana korku verecek derecede sessiz. Etrafıma baktığımda bu insanların bir zamanlar hayatta olduğunu düşünmek korkunç. Düşünsenize, bir zamanlar bu cesetler birilerinin hayatta dayanak noktasıydı. Bir nesli yetiştirmiş ebeveynler ve nesil olamamış küçücük bebekler. Hayat arkadaşları, hayat kadınları, imamlar, işçiler ve patronları. Hepsi aynı kabirde aynı azabı çekmekte. Bazen mezarlara baktığımda yaşamış olan donuk heykellerin hayatlarını görüyorum. Ölümü hiç düşünmeden nasıl yaşadıklarına bakıyorum. Tatlı gülüşlerini ve acı hatıralarını tadıyorum. Her ceset yeni bir hayat burada. Yeni bir hikâye ve yeni bir anı. Bir aşığın sevgilisine mektup yazarkenki sevincine bakıyorum. Coşkusuna ve ilhamına ortak oluyorum. Veya ömrünün sonuna kadar çalışmış zavallı bir köleye bakıyorum. Alnındaki kırışıklıklara ve elindeki nasırlara. Hayatın vurduğu her tekmede nasıl tepetaklak olduğunu seyrediyorum. Ve nasıl tekrar toparlandığını. Yüzünden düşen her acı dolu göz yaşında ben de ağlıyorum. Her gün kalktığımda camdan bakıp bu insan bahçesini seyrediyorum. Ve kanlı toprak kokusunu içime çekiyorum. Bir gün orada sonsuzluğa dalacağımı hatırlıyorum. Acaba arkamdan dua okuyanım olacak mı merak ediyorum. Yoksa diğer köşede kalmış güruhlar gibi bir avuç toprağın altında çürüyecek miyim bilemiyorum. Her gün yeni naaşlar geliyor buraya. Ve arkasından feryat eden insanları da beraberinde getiriyor. Yeni bir insan kuyusu kazıyoruz ve Yusuf misali yeni bir insanı o kuyuya atıyoruz. Dualar okunuyor, namazı kılınıyor ve nihayetinde bize bırakılıyor. Çünkü yaşayanların hayatı devam ediyor. Yeni bir ceset yeni bir hikaye demek bizim için. Yeni bir dost ve dinlenecek yeni bir dert. Mezarları dolaşıp kuruyan çiçekleri suluyorum. Ve ölü bir insan bedeninden faydalanan ağaçların bencilliğini hayretler içerisinde izliyorum. Sincaplar, kurtçuklar ve kuşlar... Bu ölü insan bahçesinin sesiz ve tatlı sakinleri. Kocaman bir şehrin orasında, hiç kimsenin gelmek istemediği bir dairenin ortasında duruyorum. Ve eninde sonunda bu dairede olacaklarını biliyorum. Korkuyor muyum? Hayır. Çünkü ölüme de yaşama alıştığım gibi alışıyorum. Hani anne rahminden çıktığımızda ağlarız ya dünyaya geldiğimiz için. İşte ölürken de ebediyete gittiğimiz için böyle ağlarız. Geceleri ayrı bir sessiz bura. Ne bir dua okuyan var ne de ağlayan. Unutuluyoruz koca insanlık tarafından. Mezar hırsızları ziyaret eder bizi bazen. Ölü cesetlerden medet umarlar. Toprağı kazıp içindeki cesetlerden ganimet çalarlar. Ben bir mezarlık bekçisiyim. Yeni ölülerle tanışırım ve acı feryatlara alışırım. İşim bu, ne yapayım.