Montaigne ölüm hakkındaki denemesinde herkese mezarlığa bakan bir odada yaşamasını tavsiye eder. İnsanın zihnini arındırdığını ve hayatın önceliklerini göz önünde bulundurmasını sağladığını iddia eder. Mezarlıklar ben de aynı etkiyi bırakıyor mu? Hayır sahiden Montaigne’inin bilerek tavsiyesine uymuş falan değilim lakin pencerem küçük bir mezarlığa bakıyor. Önceleri bu kötücül bir durum gibi hissettirse de sonralarında dualarıma ortak eder oldum onları. Bir gece dakikalarca seyrettim. Bir ruhun pencereme ışık bırakmasını hayal ettim da ölümüyle ilgili sohbet edişimizi. Kaçak yollar aradım benliğimle, bulduğumda kaybettim korkularımı. Tekrar soruma geliyorum. Mezarlıklar ben de ne etki bırakıyor? Ölüm, hakikat, göç, yok oluş, kayıp, toprak, hiçlik, ebedilik, diriliş, yaşamak... Belki de ölüm yeniden doğmaktır, belki de doğmak yeniden ölmektir. Doğduğum gün öldüğüm günse. Öldüğüm günde dirildiğim gündür. Zıtlıklar evreninde bugün, doğduğum günde bugün yine zıt olanı dolaştırıyorum zihnimde . Yıllar geçtikçe doğduğum güne duyduğum heyecan ve verdiğim anlamlar azalır oldu. Hatta bir kasvet çöktü üstüme. Sanki yeşerttiklerim gözümün önünden kayıp gidiyormuş gibiydi. Bir yerde tasvir etmiştim “Yabancılaşmışken yabancılaşıyorum. “ İnsanların sahici olmadığı bu evrende ölmeyi arzulamaya başlıyorum. Dedim ya , belki ölüm yeniden doğmaktır, yeniden doğmayı istiyorum. Hakikate erişmek, özgür olmayı seçiyorum. Korkmak istemiyor, kuş gibi çırpınmak istiyorum.