eski çağların ortasında

gönlünde yedi muska

yedi günahın karşısında dik durur gibi

iki elinde

iki hançer

bu kör gökyüzü ve süregelen masallar

hiçliğin hiçliği,

asla tekrarlanmayacak yaşantım.

dirimsellikle sonunda sona erecek,

körpe ve mahi doğumum.


zamanın girdabında;

efil efil süzülürken,

soluksuz bir çınar devrilince,

ruhundaki putlarını kıracak,

bir peygamber bulamayacaksın.

bilincinin azabını keşfettiğinde

nisan yağmurları cehennem yağdıracak

ya ellerini ver,

ya da hançerle hiç düşünmeden

bükük duran butimar gövdemi.


bir babanın intiharı kadar yarım kalmıştır

vadedilen huzuru bulmak,

dünyanın cennet bahçelerinde

böylesine eksik hissediyorken

gülünç kalıyor

çakıl taşlarını ısıtacak umudu aramak.

çünkü ahlar mıhlanmıştır

çünkü üzgünüm

mıhlanmış yüreği öpecek bir kalbim yok

ya bağışla beni, ya da dağla aydınlığımı


Kabil'in lekesi büyüttü beni

manzaramı süsler

mavzerlerimdeki mahşer.

intiharlar ve antikalar

lekeyle gören göz bebeklerimi,

sessiz bir karanlığa sürükler.

bu huzursuzluk!

beni tamamen yok edecek

benim öfkem.

lanetlenmiştir damarlarımdaki kızıllık


aralık dikmişsin açılmış yarana

mumun dibine düşen

karartının karanlıkta yansıyan gölgesi

tenine düşerse

bu çektiğim kahır ve azap çiçeklenir

çünkü parmak uçlarında gizlidir

merhamet ve beyazlık

ölümden önce beni özle

gözlerine tutunup

bütün kinimden arınıyorum


mıhlanan yüreğinden öpmem için

kalbimi yaratmama yardım et





Resim: J. W. Waterhouse - Lamia