Ne kelimelerim sığıyordu cümlelerime ne de cümlelerim yer ediyordu yüreğine Mihrimah...
Bir cılız fırtınada sürükleniyordum yazdan kalma bu kış akşamında.
Tökezliyorum sana çıkan merdivenlerin boşluğunda
Nefesim eksik kalıyordu halihazırda seni soluyan her yanıma
On bin yıllık papatyalar canlanıyordu ellerimin aşk palazında
Yeşilleniyor aralık ayı sevda Elifba’mda
Caddeler süsleniyordu gözlerinin sokak lambalarında her yer nurunla ışıl ışıl Mihrimah...
Parmak şıklatmarınla bayram sabahı çöküyor Yesrib şehrime
Çocuklar tebessümlerinle örtüyordu avaz avaz korkularını
Gamzelerinde gölgelenirken yağmur bastırıyordu kabuk bağlamamış yaralarıma.
Sessizce sokak aralarındaki çamurlu yollara sinmiş ayak izlerini takip ediyorum
Yosun kokan yolun sonunda
Serin bir samyeli karşılıyor beni
Gözlerimde uzanıyor Kızıldeniz’in yarılmış mavisi
Gökten inerken kudret helvası
Ben Arz-ı Mevud sınırlarını çizerken buluyorum kendimi
Bir yanım Fırat
Diğer yanım Dicle
Hangi nehre baksam seni özlüyor içten içe
Savaşlar başlatıyorum gözlerinin yakut büyüsünde
Antlaşmalar yaptırıyorum senin adına Kadeş'te…
Ah Mihrimah…
Bedbaht tanrıları ağzında sakız yapan kadın…
Hades'i zavallılaştıran kirpiklerin, Zeus'un elinde karanlığı yırtan bir yıldırım
Afrodit çalmış gözlerinin ahengini
Kutsanmış Artemis Ay ışığında helak kalmış
Ra cayır cayır yanmış ateşinle
Donakalmış hislerim Akad dilinde aşk diye yazılmış.
Ucu yakılmış mektuplar yazıyorum Anadolu’dan gözlerine
Benzersiz güzelliğini anlatabilmek için aynalar armağan ediyorum yüreğine tek çare…
Ah Mihrimah...
Müşküle düşüren kadın…
Ne de çabuk geçiyor zaman deve sırtında seni izlerken
Su kuyularında su çekerken
Güneş nasıl da imreniyor parlak tenine
Yudumladığın su kursağıma takılıp kalırken Ay nasıl tereddüt ediyor güzelliğinden
İçe içe geçmiş zambak çiçeklerinin naifliğini örtünürken ipek kumaşlı tenine
Yıldızlar nasıl da hüsrana uğruyor.
Mihrimah...
Dokunmadı bir kez aşk kalemin cüz-i irademe
Yıllardır adımlarına ebruli düşler kurarken
Adımların uğramadı viran olmuş Mekke şehrime
Karanfil kokan nefesini sürmedin bir kereliğine korumuş dudaklarımın fecrine.
Mihrimah...
Sensiz geçen her şafak vaktimi mahşeri bir siyaha boyarken
Kanlı ay ışığında içtim zehir zıkkım hasretini
İliklerime kadar sevdana korudum,
Ecel çattı oturdu da göğsüme
Sen ses vermedin ahu gibi ürkekleşmiş sesime
Sensizliğin sefaleti yağmur diye yağarken üstüme,
Uğramadın Mihrimah virane gönlüme bir c/an diye...
ve/
biliyorum ki...
Yeryüzünde kavuşamayan herkes
Elbet bir gün kavuşur gökyüzünde birbirine…
Ömer ALTUN
2020-12-07T10:18:01+03:00Teşekkür ederim Hasibe güzel yüreğinden yansımış sözlerin ...
Hasibe Şan
2020-12-04T20:29:08+03:00Yine o güzel dizeler, nefesimi kesen. Emeğine sağlık Ömer🙋🏻♀️✍️