Gücümün farkındayım. Bu hep böyleydi zaten. Fyodor Mihayloviç gibi gücümü içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tüketmedim. Bir yerlerde yıkılsam da başka bir yerde adım hep vardı. Salon adamı değildim. Sokaklar da bana göre değil. Yalan ve ihtirasın bir yerde çamura bulandığını, diğer yerde ise en pahalı elbiseler içerisinde gezindiğini gördüm. Bazen bu ihtirasa yenik düştüm. Fakat çoğu zaman mağlup etmişliğim vardır. Çünkü onlar gibi değildim ve onlar da bunun farkındaydı. 


Bence bu günü bir milat olarak kabul edebilirim. Artık kötü günler için biriktirdiğim son birkaç umudu kendim için kutsal addedebileceğim yatırımlara dönüştürebilirim. Aşkın sadece Tanrıya dair olduğunu biliyorum ve sevgiyi insanların suistimal ettiğini de. Öfkeye ve nefrete değmeyecek sefiller sürüsü olduklarını da. Yaralı bir kalp, kırık bir gönül ve boş bir cep ömrümün en afilli zamanlarında bana almam gereken en yüce dersleri aldırdı. Tanrı beni sevdiklerimle sınadı ve bana kendinden başka hiçkimsem olmadığını kafama vura vura öğretti. Artık başlayabilirim. 


Bunca zaman uzun uzadıya cümleler sarf ettim. Anlamayana ise suskunlukla anlatmaya çalıştım bir şeyleri fakat hep farkındaydım anlamak istemeyene hiçbir şeyi anlatamazsın. Artık kimseye bir şeyler anlatmak gibi nafile çabalar içerisine girmeyeceğim. Kendim uğruna geldiğim bu dünyadan kendi değerlerim uğruna gideceğim. Bu değerler arasında dün diye bir şey yok. 


Sağlıcakla kalın. Ya da kalmayın. Keyfe keder yaşayın derbeder replika hayatlarınızı.