"Herkes eşit yaratılmıştır. Ne yaparsan yap, bu sözleri silemezsin." Harvey Milk.


Bu sözünü filmde söylediği sahnenin öncesinde hemen ölüm tehdidi almasına rağmen kalabalığa bu muhteşem cümleyi haykırmaktan geri durmadığını görüyoruz. Ve bu anlatım o kadar nahif ve gerçek ki biyografik film çeken herkesi arayın; Gus Van Sant'dan öğrenecekleri var.


Bu film hakkında bir tane olumsuz eleştiri düşünemiyorum. Yönetmenin özellikle isteyerek çekmesi ve işine hayranlık duyması zaten gözümüzün önünde. Harvey Milk'i tanıma isteği, ona hayranlık hissi film bitince fark edilen ama filmin başında oluşan şeyler. Bu hislerde oyuncuların payı büyük. Sean Penn gerçekten Harvey Milk olsa böyle olurdu. O coşkuyu, o dramı, o geçişleri yapabilecek tek oyuncuymuş zaten, izlenimi geliyor. Ve usta kalemlerin usta olduklarını Harvey'in çocukluğuna, gençliğine çok değinmeden, arada bahsini geçirerek, olayları kırk yaşından itibaren ve gerçek olan konuşmanın üzerinden anlatılarak ilerlemesinden anlıyoruz.


Eş cinsellik, din, eşitlik... Bir filmde ne kadar iyi anlatılırsa o kadar iyi anlatılmış ve bunlara değinen ince ayrıntılarla yazıyı uzatmak yerine filmi mutlaka izleyin demek istiyorum. Ben oyunculuklara olan hayranlığımı ve filmde defalarca ağladığımı sizinle paylaşmak istedim.