İnsanlar bence büyük bir medeniyet yanılgısı içerisinde yaşıyorlar. Uygarlık, çağdaşlık ve benzeri kavramlar maalesef orman kanunları karşısında epey sönük ve etkisiz kalıyor. Bunun en iyi örneğini ülkemizde açıkça gözlemleyebiliriz. Hak, hukuk, adalet yahut eşitlik dediklerimiz esasında tamamen insanın keyfine göre şekilleniyor. Yani kanunlar ve yasalar oluşturduk fakat bu kimin umurunda? 


Çünkü insan öylesine çözüm üretebilen bir canlıdır ki üstün zekası karşısında hayrete düşersiniz. Örneğin bir uyuşturucu çetesini düşünelim. Bu kimseler kolay para elde ederek her türlü silaha ve mühimmata istedikleri gibi erişebilirler. Kendi aralarında kurdukları bu muazzam ortaklık biçimi esasında ilkel yaşamın anahtar özelliklerini hâlâ taşıdığımızın bizzat ispatıdır. Silah ve paraya ulaşan grup tüm besin ve statü kaynaklarına da ulaşabilirler. Siyasilerle çeşitli ittifaklar kurarak oluşumlarını garanti altına almak isterler ve bu sayede klan üyeleri son derece refah bir biçimde yaşayabilirler. Üyeler mutlu ve huzurlu olursa klanın geleceği de parlak ve kudretli olur. Güçlüklerle ve mücadelelerle dolu bir yaşam karşısında kaynaklara erişimi sorunsuz hâle getiren modern insan için bu elbette mükemmel bir çözümdür. 


Şimdi bu çözüm için evvela ahlaksız bir yaşam biçimi diyebilirsiniz. Fakat bizim gibi yoksullar hayatta kalma yarışında çeşitli avuntularla kendini kandırarak dünyaya kendi şirin pencerelerinden bakar. Oysaki gerçekte yaşam tüm acımasızlığını açık açık gösterir ve herhangi bir eşitlik durumuna kesinlikle izin vermez. Yani yasa, adalet ve eşitlik gibi zırvalar bizim uydurduğumuz şeylerdir. Otorite sahipleri koyunlarını daha kolay güdebilsin diye oluşturulmuştur. 


Yine Türkiye'deki iktidarlar meselesinde de bu hassas kalpli güzel insanlar aynı şekilde tepki verirler. "Neden ülkemiz ekonomik sıkıntı içerisinde?", "Paramız neden değersiz?", "İnsanlarımız neden kaba ve kötü?", "Neden bu kadar çok dolandırıcı ve hırsız var?" veya "Neden hep mutsuzuz?" gibi dertli ve isyankar cümleler kurarak hayatlarının ne denli berbat olduğundan dem vururlar. Evet tüm bunlara katılıyorum, çoğumuz düzgün yaşamanın ne olduğunu bile bilmiyoruz. Fakat bunlar bir yerden sonra anlamsız gelmeye başlıyor. Her gün iktidar sahiplerine küfrediyoruz, çünkü adil ve yardımsever değillermiş. Ne yani, ne olmasını bekliyordunuz ki? İnsanın iyi olmak gibi bir kaygısı varmış gibi davranıyoruz. Yöneticilerin bizi fakirlikten kurtarması mecburiymiş gibi düşünüyoruz. Sosyal devlet diyoruz ya hani, niye sosyal olsun ki?


Tüm bunlar insanın kendini avutmak için uydurduğu şeylerdir. "Dünya hassas kalpler için bir cehennemmiş." Böylesi bir zırva karşısında tepedekiler bize nasıl da gülüyorlar görmüyor musunuz? Biz eşitlik, adalet diye ağlarken onlar diledikleri gibi sefa sürüyor ve keyif çatıyorlar, bilmiyor musunuz?


Modern klan düzeni böyledir işte. Her şey tam da olması gerektiği gibidir. Katil, hırsız, düzenbaz veya ahlaksız diye bir şey yoktur onlara göre. İyi olmak veya kötü olmak önemsizdir. Herkes elbette ölecektir fakat güç sahipleri için bu yine önemsizdir. Çünkü her hâliyle bir şeyleri elde etmek ve yönetmek ister. Doyumsuzdur. Sınırsız para üretir ve ne kadar çok para biriktirirse o denli mutlu olacağını zanneder. Evvela mutlu da olabilir. Şimdi böylelerine nefretle bakıyoruz. Onlar değil de biz hak ediyormuşuz gibi fısıldar bize zihnimiz. Bir türlü katlanamayız huzursuz ve haklardan mahrum oluşumuza. Fakat elden ne gelir? Değiştiremiyoruz işte bir türlü. Gücümüz yetmiyor. 


Açıkçası artık bu tür isyankar tavırlar gerçekten de anlamsızdır. Birileri nasıl kendi klanlarını oluşturduysa geri kalanların da bir araya gelerek kendi gücünü kendi kurması gerekir. Bunu iyilikle yapmak yerine bilgiyle ve akılla yapmak daha makuldur. Elbette kötü olun demiyorum fakat kendinizi acınası yerine koymayın, zihninizi depresif düşüncelerle donatıp melankoliye dalmayın. Bu tümüyle berbattır ve eyleme gücünü açıkça düşüren bir şeydir. 


İşte burada Kant'ın meşhur "aydınlanma" fikri açığa çıkar. Zira ne kadar yavaş olursa olsun yine de kitlelerin aydınlanma ruhunu yaymaları gayet mümkündür. Bize düşen yaşamı ve onun getirdiklerini iyi anlayıp akıl yoluyla doğru yorumlamaktır. İşbu yolda sanatçılara, düşünürlere ve öğretmenlere ise büyük sorumluluk düşmektedir. Zira özgür düşüncenin oluşabilmesi ve zihinlerde yayılabilmesi için birilerinin güçlü ve ayakta kalması gerekir. İşte sanat ve felsefe bunun için mühimdir ya. Akıl bunun için önemlidir. İktidar sahipleri zeki olabilirler, diledikleri gibi yönetip şımarabilirler. Ancak şunu bilmezler ki Zeus bile eninde sonunda Prometheus'a yenilmiştir. Yani zorbalığın akla üstün gelmesi bir yere kadar mümkün olabilir. Nihayetinde ise hakimiyetinizi yalnızca barış, sağduyu ve akıl yoluyla sürdürebilirsiniz.