uzak uzak bakıyor gömleğimdeki kan lekeleri

ılık ılık akmış besbelli

soğumuş ilkin...

kurumuş sonra

ilk gençlik yıllarındaki ağrılar gibi


hayat hep adresini şaşırmış mektuplar savurdu kapılarımıza

hepsini açtık okuduk

unuttuklarımız vurdu asıl bizi

bir göz göze gelişteki heyecanı

bir okula başlama telaşını özler olduk

yazlar sıcak ve kurak, kışlar sert ve soğuk

rüzgarlar ise hep poyraz esermiş

merasimsiz duru bir sadeliğini anımsıyorum güzel günlerimizin...


ne hikmeti vardı huzursuz kapılardaki kalabalıkların?

söylediği sözlere küskün

dudağa çakılı kalmış bir virgüle sevgili

eşyanın tabiatına aykırı bir hayat mağduru suretim

ve en çok gece halleri sinmiş gibi kalp kapakçıklarıma

güzel yüzlü içli derin sözlü

çocuklar geçiyor geceleyin rüyalarımdan


kelimelerin gücünü güçsüzlüğünü unutmuş bir ihtiyar aynada

vakit dolduruyor

ömür süpürüyorum sanki

uzaklarda

koyu kara bulutlar rüzgara bırakmış kendisini

tepelere yanaşıyor bir yorgun gemi

ben öyleyce dalıyorum o sakinliğe

çok uzak kalıyorum gerçeğe

gerçek; imzasız bir mektup gizeminde saklıyor yüzünü

en mahrem hatıralar çakıyor gözümde birden

çocukluğumun tozu toprağı dökülüyor karaladığım sayfalara


artık başka bir bahar özlemi kapıda

artık bir başka aşk muradı

ve hazin gözlerle bakılmış eski fotoğraflar

bir memnun tebessümle oyalanıyorum

bir eski şarkıyla uyanırken güne

sen kırıldığımı duyar gibisin

oysa bir dal parçasıyım zaten ellerinde


konuşarak geçelim bu geceyi

sabaha sevgili olalım

sonra mümkünü yok

unutmam diye söz verelim birbirimize

ama hemencecik unutalım

yalanlasın her şeyi haber bültenleri

fikrimi ihbar etsin ihmal ettiğim insanlar

...


sen, ben, bazı arkadaşlar

içimiz dışımız bak cansız

bütün yalnızlardan bile daha yalnız...